Bu aralar en çok düşündüğüm konulardan birisi bu oldu arkadaşlar.Biz Dünyalık mı yaşıyoruz, yoksa Ahiretlik mi diye? Bunun cevabı aslında çok basit : Çoğumuz dilde Ahiretlik yaşıyoruz.Gönülde ise Dünyalık.Neden mi böyle dedim? Önce iyiliklerimize bakalım.Yaptığımız iyiliğin büyüğü, küçüğü elbet olmaz.İyilik iyiliktir.Ama bir insana 50 liralık
Bende Ege Üniversitesinde okudum. O yıllarda Rektörümüz Prof. Dr. Candeğer Yılmaz’dı okul içinde özellikle Apo bayrakları asılırdı. Edebiyat bölümünün önünde halaylar çekilirdi Kürtçe şarkılarla. Konu kürt olmaları değildi arkadaşlar konu okul içinde böyle bir propagandaya izin verilmesiydi. Ben Yüksekova’da büyüdüm 9 yaşıma kadar orada yaşadım. Rahmetli babam hatta Yüksekova lisesinin okul müdürüydü Yıldırım Sadık Gündaş ( Hayır duanızı alırsam sevinirim 2 yıl önce dolmuş kapısı açık kalınca vefat etti ) Çatışmada büyüdüm. Birçok kürt arkadaşım var ve olacakta. Üniversitenin böyle durumun önüne geçme fırsatı vardı lakin o dönem sağcı arkadaşlarımız bu durumlardan rahatsızdı ve konuların daha kötü yerlere gideceğide her halinden belliydi. Sonuçta ne oldu. Fırat kardeşimiz katledildi. 24 Yaşında hem de hayatının baharında . Kendisi gayet zarif ve yiğit bir arkadaşımızdı. Ruhu şad mekanı cennet olsun.🤲🏻 Onun içinde ayrıca bir hayır duası alırsam çok daha huzurlu ve mutlu olurum.
Şükrü Erbaş , benim toprağım.Yani Yozgat'lı.1953 doğumlu.Bu incelikte ve hassasiyette biriyle aynı memleketin insanı olmak beni mutlu etti. Babama sordum.Tanır mısın diye? Aralarında 10 yaş var.Belki bi tanıdık bulurum ortak. Tanışmayı değil de bir imzalı kitabı olsa yeter.72 senesinde Toprak Mahsulleri Ofisinde çalışmış.Daha 19 yaşındayken. Rahmetli
Hangi tür ile başlayan sorulardan nefret ediyorum!
Kitap, film, müzik hiç önemli değil!
İnsan sevdiği şeyin neden yalnızca bir türüne bağlı kalır ki?
Neden polisiye ile sınırlı kalsın okuma yolculuğum?
Ya da neden Klasikleri okurken güncel yazarları okuyamayayım?
Neden amacım yalnızca edebi lezzet ya da felsefe, psikoloji bilgisi olsun?
Erich
Okumadan önce korkutmuştu hacmi!
Kalın gelmişti gözüme!
Ah o lanet olası ön yargılar!
"Sen bu kadar çok şeyi, bu kadar az sayfaya sığdırabilmeyi nasıl başardın
Lev Tolstoy!"
Evet doğru duydunuz!
En son bu duyguyu
Dünya tarihindeki en önemli Rus yazarları arasında yer alan Tolstoy... Aristokrat bir ailenin ferdi olan yazar, aile konağında meydana geldi. Para durumları iyiydi, Dostoyevski gibi yokluktan gelmiş bir yazar değil kendisi; ancak aile durumları hiç de iç açıcı değil. 2 yaşında(1930) annesini, 9 yaşında(1937) babasını kaybediyor. Çok iç açıcı bir
En hoyrat çağlarımız tükeniyor yavaş yavaş. Adına yaş almak mı yaşlanmak mı desem bilemedim. Bunda da güzel bir yan var ama, Rabbim şu zorlu günlerde bir yaşıma daha girmeyi nasip eyledi. Daha ne isterim.
Bazen satırlar biter dizeler kalır geriye.
Biri çıkar, saatlerce cümle kursan açıklayamayacağın şeyleri birkaç dize ile açıklar:
"Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde!
Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum!
Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda!
Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında!"
Şilan Avcı
Aklıma rahmetli Erdal Tosun geldi:
"Hüzünlü değilim, mizacım böyle."
Yeri gelmişken, sizinle birlikte geçirdiğim ikinci doğum günü oluyor bu. Bir sonrakini görür müyüm bilmem ama güzel şeyler olacak hayatlarımızda, hissediyorum. Değecek yaşımızdan yorgunluğumuza.
Bunu bilenimiz azdır lakin dinimizde gün saymak bid’attır. Ölü ne üçü bekler, ne yediyi; ne kırkını, ne de sene-i devriyeyi.
Merhum veya merhumenin beklediği bir duadır, ruhuna bağışlanmış bir Kur’an’dır, sevabı ona bağışlanmış bir sadakadır. Bu istiğfarı kendisini tanıyanlardan ister; evladından, anasından, kardeşinden ve dünyada iken arkadaş olduğu insanlardan bekler. Yedisinde, senesinde değil; her daim ister, herkesten ister. Bende bu mübarek günlerde rahmetli BABAM için isterim..
Cahit Sıtkı Tarancı dediği gibi..
Neylersin ölüm herkesin başında
Kim bilir nerede nasıl kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak
Taht misali musalla taşında..
MASUM DEĞİLİZ... HİÇ BİRİMİZ...
Dünyanın en masum, en saf temsilcisi olarak gördüğümüz çocukların bile söz konusu "güç" olduğunda tehlikeli bir varlığa dönüşme hikayesidir bu eser. Atom savaşı sırasında 6 ile 12 yaş aralığındaki bir grup çocuğun güvenilir bir yere götürülmek için yaptıkları uçak yolculuğu bir saldırı sonucu sona erer,
(SPOİLER İÇEREBİLİR)
Bak ben sana söyliyiverem. Kitap ucuz, öyle 60-70 lira diil. 6-7 Liraya alıverirsin. Ben de ucuz diye aldım zaten, yoksa Stefanımış, Zwaygımış ben anlamam. Aldım ben de elimde taşıyon öyle afillli görünüyo falan neyse canım sıkıldı, açıp okuyuverem dedim. Kısa çünkü ondan 60-70 sayfa bi şey. Anlatıverem: Baron diye bi adam
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
KAHRAMAN ORDUMUZA
👉1-Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
İstiklal Marşımız "korkma" diye başlar. Biliyorsun ki bu, Resûl-i Ekrem'in Sevr mağarasında Ebû Bekir'e söylediğidir. Bunlar tesadüf değil." (İsmet ÖZEL)
İstiklâl Marşı'nın ilk kelimesi KORKMAdır. Buradaki korku ne can