"İtoğluiti bıraktılar dışarı. Bütün komünistleri saldılar ortalığa, bütün şeyleri... Git bana buranın sahibini çağır!"
Garson çekildi. Adam ayağa kalktı, Yavuz'un masasından
duyulacak biçimde bağırmaya başladı:
"Bu komünistin ne işi var lan burada? Niye soktunuz bunu benim olduğum yere? Bu aktör filan değil lan, vatan
Kapıdağlı portresinin alt kuşağındaki resim, Kahire manzarasıdır. Mısır yolculuğu, sinesinde nice sırların örüldüğü hikmetli bir seferdir. Sultan Yavuz'un orduları, geçilmez zannedilen Sina Çölü'nde atlarını koşturmuştur. Onları galip kılan şey, sadece binekler ve silahlar değildir. Askerin helal hassasiyeti, ulemanın himmeti, mana ehlinin refakatidir. Ordu güzergahında dallarını sarkıtan meyve ağaçlarına, Sultan Yavuz'un tek bir askeri el uzatmaz. Helal dairesinde seyreden seferde bölge manen de kazanılır.
Kötü alışkanlıkların başında tabii ki ‘sigara' ve ‘alkol’ geliyor. Sigara, yaşlanma sürecini önemli ölçüde hızlandıran bir 'ömür törpüsüdür’. Sigara dumanındaki yüzlerce zehirli kimyasal madde kana karıştıktan sonra hücrelerimize ulaşmakta ve burada DNA hasarına neden olmaktadır. DNA hasarı da zamanla hatalı hücre yapımına ve kanserleşmeye ka dar gitmektedir. Sigara kullanımının gözle görülür sonucu ise, nikotinin damar büzdürücü etkisiyle cilt kanlanmasının azal ması ve cilt hücrelerinin canlılıklarının kaybolmasıdır. Alkol başka bir hikâye...
"Bre," dedi. "Kaç kere söyledim bu altın tasla bana hiçbir şey getirmeyiniz diye. Allah müsrifleri sevmez. Askerimiz altın taslar içinde şurup içebiliyor mu ki, biz içelim?"
Sinir, stres, öfke gibi problemleri olan çocuklar ve yaşlılar için bir bardak temiz suya besmele çekip “Ey Rabbimiz, hastalandığımızda şifa verenimiz sensin. Rahmetin olan suyu şifamıza vesile kıl” diyerek üfleyin ve o kişiye içirin. Unutmayın ki gece rüyamızdaki kabus gördüğümüz zaman da içilen su içimizdeki kabustan doğan endişeyi, korku
"Heşt Bıhışt" adlı kitabında İdris-i Bitlisi de Kürdistan coğrafyası hakkında şöyle diyor:
"Tebriz'in fethinden dönüşümüzde Yavuz Sultan Selim bana, Kürdistan'ın çeşitli yerlerindeki Kürt beyleri ve emirleri ile görüşmemi ve onların hepsine, Osmanlı bayrağı altında, Osmanlı hükümetine boyun eğmelerini söylememi emretti. Bu sıralarda Kürdistan; Tebriz yakınlarından Malatya'ya kadar yayılıyordu. Ancak bu yoldaki çalışmalarımız istenilen sonuca ulaşamadı.