Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yeri gelmişken, benim anladığım gerçek mutluluğun da bir rastlantı sonucu olmadığını, yaz yağmuru gibi birden bire başımıza düşmediğini söylemeliyim. Gerçek mutluluk, yavaş yavaş, azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizdekilere karşı davranışımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır. Mutluluk ufak tefek şeylerin birbirini tamamlamasından doğuyor.
...Çünkü hangimiz günün birinde karşımıza çıkan beklenmedik bir rastlantının, masallarda küçük kahramanımızın karşılaştığı ve bütün macerayı başlatan o sihirli işaret olduğunu anlayabiliriz ki? Bunun nasıl bir rastlantı oldığunu düşünüyorum ve kalbim deli gibi çarpıyor. Sanki yanlış bir şey yapmışım gibi... Sanki hep beklenen ama ne olduğu bilinmeyen bir müjde gelmiş gibi... Sanki bir anda kalabalığın karşısında çırılçıplak kalmışım gibi...
Reklam
"Bir dolarlık banknotta bulunan tüm simgeler ,ABD ekonomisinin temelini teşkil eden simgeler; Ezoterik 13 rakamı banknotun her yerinde .Bunun üstündeki piramide bakarsan 13 basamak olduğu gibi , kartal da pençesinde 13 ok tutturuyor,bunun altında bu sefer 13 yapraklı bir dal ve bu dalların üzerinde dağınık olarak bulunan 13 zeytin tanesi var.Ve hazine mührünün ortasında 13 yıldız sayabilirsin .Bu durumda bunların rastlantı olması olanaksız.Şimdi tam anımsayamadığım iki de özdeyiş var... "E pluribus unum et Annuit Ceoptis" "Birçoklardan,bir' ve 'O bizim gerçekleştirdiğimizi koruyor" her iki özdeyiş de 13 harf ve yazı yüzünde 1 rakamının üstünde sağ tarafta minik bir baykuş var ,adeta saklanmış gibi. ... baykuş ve kartal gölgeyi ve ışığı vurguluyor üstü iyice traşlanmış bir piramit ve tepesindeki göz .Söylendiğine göre bu masonluğun güçlü simgelerinden biri, bu numaraları ve desenleri tasarlayanların bir işareti.Kimileri için bu Illumınati tarikatı,kimileri için de saçmalık ya da başka bir şey."
Sayfa 37 - vikipediKitabı okudu
Bir şeyi ne denli az anlarsan, o denli çok saygı gösteriyor, onun karşısında boyun eğiyorsun. Hitler’i Nietzsche’den, Napolyon’u da Pestalozzi’den daha iyi tanıyorsun. Sana göre bir kral, Sigmund Freud’dan daha önemlidir. Senin gibilere kişisel özgürlük değil ulusal özgürlük vaat ediyorlar. Özgüven değil devlete saygı, kişisel büyüklük değil ulusal büyüklük vaat ediyorlar. Bu yüzdendir ki, kendi mutluluğunu aydınlıktan ürken bir gece hırsızı gibi çalıyorsun. “Susturun bu adamı yabancı uyruklu o!” diyorsun. Bırak bu sözleri küçük adam! Anadan doğma bir göçmensin sen. Bu dünyaya bir rastlantı sonucu gelmişsin ve geldiğin gibi, sessizce gideceksin. Neden bağırıyorsun böyle biliyor musun? Korkuyorsun da ondan!”
Rastlantı, kader yerine kullanılan, toplumun tercihlerine uygun bir ifadeydi sadece.
Sayfa 364
Evet, insanın başına öyle çılgınca, öyle akıl almaz düşünceler saplanır ki, bu düşüncelerin gerçekleşeceğine enikonu inanmaya başlar... Dahası var: Eğer bu düşünce çok güçlü ve tutkulu bir isteğe dayanıyorsa, çoğu zaman yazgının hazırladığı, alınyazısı gibi, gerçekleşmemesi olanaksız, kaçınılmaz bir şey gibi görünür! Belki de bu önsezilerin bi bileşimi, istencin olağanüstü bir çabası, imgelemin doğurduğu bir zehirlenme ya da buna benzer bir şeydir... Neyin nesi olduğunu bilmiyorum ama o akşam, ki o akşamı ömrüm oldukça unutamam, başımdan mucize gibi olay geçti. Aslında matematiksel olarak kolayca açıklanabilir ama ben yine de bunu bir mucize sayıyorum. Peki ama o kesin duygu, nasıl olmuştu da uzun zamandan beri içimde böyle derin, böyle güçlü bir biçimde kök salmıştı ? Kafamı hep bu soru kurcalıyordu. Ayrıca, şunu bir daha belirtmek isteri, bunu bir rastlantı olarak değil, başıma gelmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olarak görüyordum!
Sayfa 131 - Akvaryum Yayınevi
Reklam
Tanrı dedikleri rastlantı olmalı dedi kendi kendine... Tanrı dedikleri rastlantı! Madem gelmiş geçmiş tüm inançların sorgusuz sualsiz varlığını kabul ettikleri tanrı, hayatı spermlerin ve yumurtaların, sonu varlık mucizesine varan rastlantısal maceralarıyla başlatıyor; madem her an, her durumda yaşam rastlantıya, rastlantı yaşama hizmet ediyor; o zaman rastlantı tanrının ta kendisi olmalı... işte bu yüzden rastlantıyı küçümsemeyiniz, diye düşündü ve o an tanrıya tapar gibi taptı rastlantıya... Her şeyi -ölümü, doğumu, aşkı, kazancı, kaybı, nefreti, gelmişi, geleceği, olmuşu, olacağı- elinde tutan, avucunda saklayan ve sürprizlerle dolu olan rastlantıya...
Sayfa 100Kitabı okudu
"Beni rahatsız eden bir şey daha var, hem de en başından beri. Bizim Bangkok'taki güya rastlantısal karşılaşmamız. İkimiz de aynı yanıtları, aynı adamı arıyoruz." Durakladı. "Ancak bu küçük paranoyaya rağmen, bir de içimden bir his bu..." "Rastlantı mı diyor?" "Kader diyor." Willy başını iki yana salladı. "Ben kadere inanmam." "İnanacaksın."
Sayfa 234
Guy "Bildiğim tek şey, ortada çok fazla rastlantı olduğu," dedi. "Kaderin çok sayıda küçük rolü. Sanki patikalar hepimiz için önceden hazırlanmış da biz sadece bunları takip ediyormuşuz gibi." Andersen başını salladı "Hepimizin çizilmiş yolları vardır. Biz genelde en az dirençle karşılaşacağımız yolu seçeriz. Ne zaman o yoldan çıksak, her şey tehlikeli bir hal alır."
Sayfa 267
Demek ki yalnız kalmak için insanın önce hayatta sevdiği birine sahip olması gerekiyormuş. Öbür türlü yalnızlıklar sadece büyüme hataları, sadece aile veya arkadaş kazaları. Rastlantı yani, ve hızlı, hafif geçen yalnızlıklar.
Sayfa 408
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.