235 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Satılık Hastalıklar kitabı, benzerleri yerli yazarlarca da yazılmış bir iddiayı anlatıyor: "Aslında hasta değiliz! İlaç devleri pazarlama illüzyonuyla hepimizi hasta etmek, her sağlıklı insana ilaç satmak istiyor." Bu iddiasını da 10 farklı hastalık üzerinden, neredeyse tamamı aynı senaryoya dayanan olaylar üzerinden aktarıyor. Merak edenler için senaryo şöyle: İlaç şirketleri bir ilaç geliştirir. Bu ilacı eğitim ve reklam adındaki araçlarla doktor ve potansiyel hastalara bildirir. Bu arada, özellikle tanınmış kişiler aracılığıyla toplumda ilgili hastalıkla ilgili bir farkındalık oluştururlar. İlacın olumlu etkileriyle ilgili makaleler yazdırırlar, tıbbi kurumları desteklerler. Tabi tüm bunların işe yaraması için hastalık tanımlarının daha fazla insanı kapsayacak şekilde, sürekli olarak yenilenmesi gerekir. Pazarlamanın ve kullandığı araçların sıklıkla kötülendiği bir eser. Hastalıklar farklı olsa da senaryo hep aynıdır. Sonuç olarak, ilaç şirketleri (ki kitapta hep aynı şirketlerin isimleri geçer) hasta olmayanları hasta gibi tanımlayarak ürettikleri ilaçları kullandırır. Böylelikle, hem hasta olmayanları hasta eder hem de gerçek hastaların tedavi edilmesini, kaynakların bu kesimin tedavi edilmesi için harcanmasına engel olurlar. İlginçtir, kitabın bölümlerinden birini oluşturan "Sayılarla Oynamak: Yüksek Tansiyon" isimli bölümde bahsedilenlerle bugün bir afişte karşılaştım. Afişte, "yüksek tansiyonun 3 (yazıyla üç) yaşında bile ortaya çıkabileceği, mutlaka kontrol ettirilmesi gerektiği" yazıyordu.
Satılık Hastalıklar
Satılık HastalıklarRay Moynihan · Hayykitap Yayıncılık · 200649 okunma
" Ilaç şirketlerinin hedefi sadece hastalara ilaç satmamaktır. Bunun için sağlam insanları endişeli hastalara çevirmeye çalışırlar. Bu iş, ikiyüzlü bilinçlendirme kampanyalarıyla yapılır. Hedef kitle herkestir. Pazarlama ilizyonları kullanılır. Başlıca metotları: 1- Az bilinen bir hastalığa dikkat çekilir. 2- Eski bir hastalık yeniden tanımlanır ve yeniden adlandırılır. 3- Yeni bir hastalık üretilir. 4- Küçük sorunlar, devasa problemler olarak empoze edilir. Kellik, kırışıklık, saçlardaki yağlanma ve kepek, kanser kadar tehlikelidir ve ilaçlarla mücadele edilmesi gerekir. 'Ilaç firmalarının tuzağına düşen biri miyim?' diye sık sık sormak gerekir. "
Hayykitap
Reklam
235 syf.
9/10 puan verdi
Hastalıkların ve ilaçların nasıl pazarlandığını gösteren bir çalışma.Genellikle amerika üzerinden olayları anlattığı için çoğu duruma yabancı kalabiliyoruz. Özellikle ilaç reklamlarını aktörler aracılığıyla yaptırmaları ilginç. Kitap geneli itibariyle Ray Moynihan tarafından yazılmış.2005 basımı olması sebebiyle bazı anlattıklarının günümüzde karşılığı olmayabiliyor veya değişmiş olabiliyor. Sağlık gazetecisi yazmasına rağmen derleme bir kitap için bence fazlasıyla iyi.
Satılık Hastalıklar
Satılık HastalıklarRay Moynihan · Hayykitap Yayıncılık · 200649 okunma
Bugün, dünyanın en büyük ilaç şirketlerinin pazarlama stratejileri saldırgan bir biçimde sağlıklı ve iyi durumdaki insanları hedefliyor. Günlük hayatın olağan iniş çıkışları sinir rahatsızlıkları oldu; genel şikayetler korkutucu hastalıklara dönüştürüldü ve gittikçe daha fazla sağlıklı insan hastaya çevrildi, içimizdeki ölüm, yaşlanma ve hastalık korkularını kaşıyan 500 milyar dolarlık ilaç endüstrisi, yaptığı promosyon kampanyalarıyla insan olmanın anlamını değiştiriyor.
Bir yanda kuvvetli bir tedaviden fayda görebilecek, gerçekten ciddi bir biçimde hastalık acısı çeken veya çok yüksek risk taşıyan insanlar var. Diğer yanda ise göreceli olarak daha sağlıklı insanlar, kendilerine hastalık damgası vurulup ilaç yazıldığında büyük sakıncalara, aşırı derecede yüksek yan etkilere ve zaman zaman ölümcül olabilecek yan etkilere katlanmak zorunda kalıyorlar.
Reklâmcılıkla uğraşan Parry, ilaç satma işinin en karışık parçasında uzmanlaştı: İlaç şirketleri ile çalışarak yeni hastalıklar “türetmelerine” yardım ediyor. “Bir Rahatsızlığı Markalaştırma Sanatı” isimli şaşırtıcı makalesinde Parry ilaç şirketlerinin tıbbi hastalıkların “türetilmesini nasıl teşvik ettiklerini” ifşa etti: - Bazen az bilinen bir hastalığa dikkat çekilir - Bazen eski bir hastalık yeniden tanımlanır ve yeni bir isim verilir - Bazen de yepyeni bir hastalık türetilir
Reklam
... en temel satış stratejilerinden biri, insanların genel rahatsızlıkları algılama şeklini değiştirerek “doğal süreçleri” hastalıklara dönüştürmek. İnsanlar, daha önce belki sadece küçük bir sıkıntı gibi görülen kellik, kırışıklıklar, cinsel sorunlar gibi dertlerin “tıbbi müdahale gerektirdiğine ikna” edilebilmeli.
Hastalık tanımlarının birçoğunda, sağlıklı ile hastayı birbirinden ayıran çizginin nereden çizileceği konusunda büyük belirsizlikler var. “Normal” ve “anormal”i ayıran sınır genellikle son derece esnek. Bu sınır ülkeden ülkeye, hatta zaman zarfında değişiklikler gösteriyor.
Hastalığı tanımlayan sınırı ne kadar geniş çizerseniz, potansiyel hasta havuzu o kadar geniş, ilaç üreticileri için satış yapabilecekleri pazar da o kadar büyük oluyor. Günümüzde bu sınırı çizen uzmanlar ellerinde ilaç şirketi kalemleriyle toplantıya oturuyor ve her toplantıda sınırı gittikçe daha da genişletiyorlar.
Sağlık alanında olup biten hemen herşey gibi, hastalıkla ilgili fikirlerimiz dahi global ilaç devlerinin uzun gölgeleri altında şekilleniyor. Odak noktasının daraltılması, sağlık ve hastalıklarla ilgili büyük resmi görmemizi zorlaştırıyor. Bu, bazen birey, bazen de toplum olarak bize pahalıya patlıyor.
Reklam
Basit bir örnek vermek gerekirse, temel amaç insan sağlığını düzeltmek olsaydı, şu anda kolesterol düşürmek için pahalı ilaçlara yatırılan paranın birkaç milyar doları sigara içimini azaltacak, bedensel aktiviteyi arttıracak ve beslenmeyi geliştirecek kampanyalara ayrılırdı.
Hastalık satarken kullanılan farklı farklı promosyon stratejileri var fakat tümünün ortak noktası “korkunun pazarlanması”. Kalp krizi korkusu kadınlara menopozun hormon takviyesi gerektiren bir durum olduğu fikrini satmak için kullanılmıştı. Gençlerin intihar edeceği korkusu, ebeveynlere çocuklarının en hafif sıkıntısında dahi güçlü antidepresanlara ihtiyaç duyduğu fikrini satmak için kullanıldı. Erken yaşta ölüm korkusu, yüksek kolesterolü otomatik reçete gerektiren bir şeymiş gibi satmak için kullanıldı. Aslında ironik olan şu ki, reklâmı en çok yapılan ilaçlar, tam da önlemeyi iddia ettikleri rahatsızlığa bizzat kendileri neden olabiliyorlar.
Yaklaşık 30 sene önce Ivan Illich isimli bir düşünür, genişleyen tıbbi yapılanmanın hayatın kendisini “tıbbileştirdiğini”, insanın ölüm ve acı çekme gerçeğiyle başa çıkabilme yetisinin çökertilmeye çalışıldığını ve gittikçe daha fazla sıradan insanın hasta sınıfına sokulduğunu söyleyerek dikkatleri bu konuya çekmişti. Bkz: Sağlığın Gaspı
500 milyar dolarlık cirosu ile ilaç sektörü, dünyada üçüncü en büyük “sektör” konumunda. Ve bu dev sektör “malını” pazarlamak için her yolu deniyor. 100 binlerce kişilik ilaç tanıtım elamanı ordusu, yine binlerce kişiden oluşan “reklam-PR-manipülasyon” ordusuyla işbirliği yaparak bizleri şuna inandırmaya çalışıyor: “Aslında hepiniz hastasınız”...
Kolesterolün bizim için olmazsa olmaz bir madde olduğunu unutturup, yabancı düşman bir maddeymiş gibi gösteriyorlar. Kolesteroldeki hafif yükselmenin bile kalp krizi riskini oluşturan en önemli etken olduğunu pazarlayarak insanların üçte birine avuç dolusu ilaç içiriyorlar. Tabii bunu yaparken sigara, beslenme ve yaşam düzeni gibi en önemli etkenleri kulak arkası yapıyorlar.