“Umutsuzluğun umudundayım
Karanlığın ışığında
Öyle derin, öyle yoğun
Uçurumların doruğundayım.
Varsın bir yanıt
Bulmasın sorularım;
Yalnızca soru sormaya
Bile razıyım…”
Kahroluyordum onun gülüşünün güzelliğiyle.
"Allah'ım", diyordum her seferinde, "kötüleri yarattın, ona razıyım. Ama bu kadar güzel gülenlerini niye yarattın?"
Anlıyorum, gün gelecek beni de alıp atacaksın bilinmedik ülkelere. Ama yine döneceğim buralara. Benden, alıp götürdüğün benden buralara bir başkası haber ulaştırsın istemem! Kendim döneceğim ve diyeceğim ki: «Bak arkadaş yuvama döndüm işte ! » Senin alıp gittiğin, uzaklara bıraktığın herkesin dönmesini diliyorum ; herkesin dönmesini ve, «Bak arkadaş yuvama döndüm işte!» demesini. İki ayağıyla yürüyüp gelsin; koltuk değnekleriyle de olsa razıyım. Yine de koşup gelipler onlar. Koltuk değnekleriyle de olsa koşup gelirler. Önemli olan yuvaya dönmesi herkesin.
“D’ye benim gösterdiğim biçimde tanırsa beni, razıyım ama içime çok çok içime asıl, beni bulacağı değin içime girmesine değilim razı. Yittiğim gündür.”
“Sizi çılgınca seviyorum,” diyor. “Beni sevmeseniz bile razıyım, yeter ki kocam olmayı kabul edin. Korkmayın, sizi sıkmam, ev eşyanızdan biri, üzerine bastığınız halı olurum… Sizi hep sevmek, sizi kendinizden kurtarmak istiyorum…”