Hapishanelerle alakalı bakış açımı değiştirdin, bana yeni şeyler kattın.
Göğsü daralıyor, dizleri kesiliyordu. Demek ki zindan, cımbız cımbız yolmuştu Arabın (renginden dolayı Arap derler) gençliğini. Ne de büyük ve genişti dünyadaki akar çavlar, yeşil yamaçlar güzeldi. Neden doldururlar öyleyse insanları mahpuslara ve herkes birbirini yer, bir hiç yüzünden? ” Suç yapanı çalıştırmalı” der Arap Kadir. “ Hem de buralarda, öküz gibi çalıştırmalı. Ne kazanıyorlar ki, bunca insanı yatırıp da? Yedir bedava tayını, çürüt bir sürü insanı! Mahpushane neymiş ki? Deyyus mektebi, kumar mektebi, ipnelik mektebi… Kuzu gibi gelenler, altı ay sonra, dalaşkan köpeklere dönüyor. Neden? bir umudu yok çünkü… Sonu gelmeyen günler, çarık gibi eskitiyor adamın gönlünü…” 
Arap Kadir’i öldürmek için peşinde olanlar adaletsizliği bir kez daha gözler önüne seriyor.
“İşte, hapse düşünce kar jandarmalara kaptıran Boyabatlı Topal Recep peşindeydi işte, karısının namusunu kurtarmak için kendi kardeşini öldüren, sonra da içerde ona buna aylardır karılık yapan Horzumlu peşindeydi. Kumarda kaybeden Çolak Muhtar, Aktaşlı Selahattin, yenice efeliğe özenen, bıçağın ucuna bedavadan biraz kan bulaştırmak isteyenler peşindeydi. Başgardiyan oluvermişti bir anda. Başgardiyan muavini görünürlerde yoktu. Kanunsuzluğun kol gezdiği bir zamanda, kanun adamları meydanda bulunmazdı.”