«Din adamları»nın sultanın ve mal sahiplerinin safında yer almalarına ve çalışanları ve yoksulları din ile uyuşturmalarına gelince, İslam tarihinin bazı dönemlerinde buna rastlandığını inkar etmiyoruz. Fakat dinin özü, bu gibi kimselerin bu tavrını red etmektedir. Din, onları, "Allah'ın ayetlerini az bir paha karşılığında satmaları" nedeniyle cezalandırılmakla korkutuyor. Tarih, bunların yanında Din alimlerinin örnek davranış­larını da bize aktarmıştır. Bunlar hakkı söylemek konusunda, kınayanın kınamasından korkmamış; fakirlerin ve Allah'ın haklarının çiğnenmesi üzerine, yöneticilere ve servet sahiplerine karşı çıkmışlardır. Diğer taraftan hak sahiplerini haklarını almak için teşvik etmiş ve onlara haklarının ne olduğunu açıklamışlardır. Buna karşılık yöneticilerin zulmüne maruz kalmışlar, bazan sürgün edilmişler, bazan da işkence görmüşlerdir.
Sayfa 26
Önce red, sonra kabul!
Kelime-i Tevhid, "La ilahe" ile başlıyor, yani kabul etmeme, bağrına basmama, itme, razı olmama ve inkar gibi mana unsurları taşıyor. Müslüman hiçbir ilahı kabul etmiyor. İlah namına gösterebilecek, söylenebilecek, tasavvur edilebilecek hangi mefhum varsa önce hepsini reddediyor. Yani Müslüman taahhüd işine önce red ile başlıyor. İlahları topyekûn reddediyor, kabul etmiyor ve hiçbirine razı değilim diyor. Bir tek ilahı istisna ediyor. "illallah" Allah'dan başka diyor.
Reklam
Xelkek çawa dahat înkar kirin
Red ve inkâr, bir histeri ve paranoyadır. Red ve inkâr edilen de fazlasıyla o histeri ve paranoyadan nasibini alarak farklı bir uç oluşturur.
Sayfa 94
Hatıra gelmesin ki: Bu küçücük insanın ne ehemmiyeti var ki, bu azîm dünya onun muhasebe-i a'mali için kapansın, başka bir daire açılsın? Çünki bu küçücük insan, câmiiyet-i fıtrat itibariyle şu mevcudat içinde bir ustabaşı ve bir dellâl-ı saltanat-ı İlahiye ve bir ubudiyet-i külliyeye mazhar olduğundan büyük ehemmiyeti vardır. Hem hatıra gelmesin ki: Kısacık bir ömürde nasıl ebedî bir azaba müstehak olur? Zira küfür; şu mektubat-ı Samedaniye derecesinde ve kıymetinde olan kâinatı manasız, gayesiz bir derekeye düşürdüğü için, bütün kâinata karşı bir tahkir olduğu gibi; bu mevcudatta cilveleri, nakışları görünen bütün esma-i kudsiye-i İlahiyeyi inkâr ile red ve Cenab-ı Hakk'ın hakkaniyet ve sıdkını gösteren gayr-ı mütenahî bütün delillerini tekzib olduğundan nihayetsiz bir cinayettir. Nihayetsiz cinayet ise, nihayetsiz azabı îcab eder... Sözler - 62
167 syf.
10/10 puan verdi
Mehmed Uzun'u Saygı, Sevgi ve Minnetle anıyorum...
~Ruhu zedelenmiş, sesi kısılmış, kendisini ifade etmekte güçlük çeken insanların yazarı, sürgünün yarattığı bir edebiyatçı Mehmed Uzun. "Siverek'te ilkokulun birinci günü bir tokat yedim, bugün bile aklımdan çıkmaz. Okul bahçesinde sıraya girmeye çalışırken aramızda Kürtçe konuşuyorduk. Bir tokat attı İstanbullu yedek subay öğretmen, Türkçe
Nar Çiçekleri
Nar ÇiçekleriMehmed Uzun · İthaki Yayınları · 20123,993 okunma
Belki de söylemeye gerek yok, Türkiye Cumhuriyeti'nin bu "burası-orası, uygar-vahşi, red ve inkar" üzerine kurulu bakış açısının dayanakları, ne yazık ki, sadece kaba zor, kuvvet ve şiddet olmuştur. Başka hiçbir şey değil. Sadece şiddet. Şiddetin verdiği kör güven ve cesaret. Sözü uzatmaya gerek yok, 5 Mayıs 1927 tarihli vakit gazetesinde yayınlanan şu çok kısa cümle her şeyi çok iyi anlatmaktadır: "Türk'ün süngüsünün görüldüğü yerde Kürt sorunu yoktur..." Bu politikanın çok acı sonuçları ortada; yirmiden fazla Kürt ayaklanması, onbinlerce insanın ölümü, yüzlerce idam sehpası, yüzlerce köy ve yerleşim biriminin yıkılması, kin ve nefretin kök salması, yüreklerin kararması, karanlığın, korku ve vahşetin egemenliği, uçurumların derinleşmesi, müzmin bir huzursuzluk, devamlı bir teyakkuz, durmadan kanayan bir yara.
Sayfa 86 - İthaki Yayınları
Reklam
739 öğeden 481 ile 490 arasındakiler gösteriliyor.