Besim eğildi, iri bir gül kopararak Selmin'e verdi:
- Bunu bir bardağa koy odana götür, karşısına geç, otur, zihnini boşalt, hiçbir şey düşünme, gözlerini buna dik, on beş dakika başka hiçbir tarafa bakma. İçine ummadığın bir ferahlık, bir bahtiyarlık dolacak. İnan bana. Bir tecrübe et.
Selmin gülü tutan elini aşağıya sarkıttıktan sonra, dayısına yan gözlerle baktı ve sordu:
- Menenjit degil mi?
- Senin zekana en güzel güller bile mağlup olur. Henüz belli değil. İstersen öyle farz et. Alışmalısın. Analiz yapıldıktan sonra anlaşılacak. Benziyormuş çok. Artık düşünme.
Selmin çiçeği burnuna götürdü. Bu hareketi otomatikti. Ne koku duyuyor ne de gülün rengini görüyordu. İçinde fena günlerin sıkıntısı vardı. Zihni bulanıktı. Aydın'ın ölümüne benzer acı bir hissin içine kırmızı bir renk karışıyordu.
Sayfa 68 - Ötüken Neşriyat, 48. basım