Odamda boyalarımla haşır neşirdim ama içimde, çizdiklerim de boyalarım kadar renkli değildi.
Çok farklı pencerelerden bakıyoruz hayata. Benim pencerelerim hep manzaralı. Senin pencerelerinin önünde duvarlar örülü. Aynı gökyüzünün altında senin bulutların kara. Benim bulutlarım mavili beyazlı. Bastığın toprak kurumuş. Benim toprağımda renkli renkli çiçekler var. Düşüncelerin sisli. Benim hayallerim var. -Ayşenur KARA
Reklam
Uyakların hiçbir anlamı yoktur benim için Pek ender a ynıdır yan yana duran iki ağaç. Renkli çiçekler gibidir düşünmem ve yazmam. Ama daha az yetkindir kendimi dile getirmem Yoksun olduğum için tanrısal yalınlıktan Ve sadece göründüğüm gibi olduğumdan.
Hani o saçlarına taç yaptığım çiçekler Hani o güzel gözlü ceylânların pınarı Hani kuşlar, ağaçlar, binbir renkli çiçekler Nasıl yakalamıştık saçlarından baharı 🌼🎶
severmişim meğer
Yıl 62 Mart 28 Prag-Berlin treninde pencerenin yanındayım akşam oluyor dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedim toprağı severmişim meğer toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen ben sürmedim Platonik biricik sevdam da buymuş meğer meğer ırmağı
Farklı ve değişik bir hikaye:)
Bitki sözlüklerinde rengi siyah olan çiçekler genellikle karamsar duyguları temsil eder; ancak karagül anlamı ile diğer bitkilerden bu konuda ayrılır. Çünkü siyah renkli olan bu gül, yeni bir sayfa açmayı ve hayata yepyeni umutlarla başlamayı temsil etmektedir. Çok narin ve nadide olan bir gül olduğu için anlamında karamsarlık barındırmaz. Pek çok hikayede ve rivayette karagül çiçeği hikayesi aşıkları temsil etmektedir. Birbirini seven iki gencin aşkının simgesi olarak bilinir. Ayrıca civar köylerde yetişen büyüklerin anlatılarına göre karagül, çiftlerin sevgilerine atılan bir mühür olarak bilinir. Karasevda, tutkulu aşkı simgeleyen bir gül olarak tanıtılır. Nasıl ki karagül kendi toprağından başka bir yere gittiğinde yapısını bozup rengini kaybediyorsa; sevenlerden biri başkasına gittiğinde aşkını kaybeder diye anlatılır. Hem yazılı hem de sözlü kaynaklarda geçen bir efsaneye göre; siyah gülün şöyle bir hikayesi var. Vaktinde karagül, şeytanın çiçeği olarak bilinirmiş ve bu çiçeğe kimse dokunmamalıymış. Ancak şehirde yaşayan genç bir kıza karagül madalyon olarak görünmüş. Kız da merak etmiş ve bu madalyona dokunmak istemiş. Kız madalyonu eline alıp sahibini aramaya başlayınca, çevre halkı kızı cadı ilan etmeye başlamış. Kimsenin dokunamadığı bu madalyona dokunan kızı halk ne yazık ki öldürmeye çalışmış. Bunu duyan şeytan da kızın ölümüne dair topraklarda bir iz kalsın istemiş ve o günden sonra toprakta yetişen güllerin sadece siyah olmasını söylemiş. Rivayete göre bu efsane Halfeti’de yaşanmış. O günden sonra açan güller siyah rengiyle görenleri hayrete düşürmüş.
Reklam
Gregor Mendel
Bezelyeler üzerine yaptığı deneyler basit bir soruya yanıt bulmayı amaçlıyordu: Hayvan ve bitki türlerinin içindeki çeşitlilikleri belirleyen şey nedir? Bir bitkinin büyük ya da küçük olmasını, bir çiçeğin beyaz ya da mor olmasını ne belirliyor? O dönemde pek çok biyolog bu özelliklerin karışımla ilgili olduğuna inanıyordu. Karışım teorisine göre beyaz çiçekli bir bitki mor çiçekli bir bitki ile karıştığında ortaya açık pembe renkli çiçekler çıkıyordu. Benzer bir şekilde kısa boylu bir bitki ve uzun boylu bir bitkinin, karışımından orta boylu bir bitki türeyecekti.
sessizlik tarafından kuşatıldın benliğin karlı bir gece gıcırtısı rahatsız ediyor seni * * aceleyle bekliyorsun sabahı soluk mavi saksılar renkli çiçekler ve taze merhabalar sevgiyle dokunduğun her şey ölüyor * * oturmuş, kalbinden gelen fısıltılara kulak kesiliyorsun oysa en kötü niyetli düşmanındı o senin bunu bilirdin güneş etkilemiyor seni ay bir parça daha karanlığa bulanıyor bu gerçeği sen yarattın sevgin zayıflığındır senin bunu göklerine yaz bunu göklerine yaz bunu göklerine yaz
Varlıkların hepsi farklı özellikte, hepsi ilginç. Bu ilginçliklere nasıl bir anlam yüklemeliyiz? Çiçekler niye bu kadar güzel, niye bu kadar renkli, niye bu kadar güzel kokuyor, niye bu kadar çeşitli? Üzerlerindeki desen uyumları da neyin nesi? Sanatçıların bile hayran kaldığı ve örnek aldığı bu aşkın sanat da neyin nesi? Hava ve su gibi hayati şeyler için ayrı kasıtlar düşünülebilir. Fakat zaruri olmayan varlıkların yelpazesinin genişliğine ve her birinin enfes derecede sanatlı oluşuna ne demeli? Bu sanat, aşkın bir şuuru gösterir. Ve insanın sevilen bir varlık olduğunu..
Sayfa 96
Bana bir gün İlyas-ı Habır isimli bir Mardinlinin hikâyesini anlatmıştı. İlyas’ın Roma’da bir restoranda çalışan akrabaları varmış. Onları ziyarete gitmiş. Akrabaları her gün çalışmaya gidince o da sokağa çıkıyor, Roma’da bilmediği yollarda dolaşıp duruyormuş. Bir gün yolu park gibi nefis bir yere düşmüş. Orada çiçekler, ağaçlar, göller arasında
Sayfa 404 - Doğan Kitap
Reklam
112 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
AŞK İPEK BİR KARANLIKTIR Düşer kirpikleri kınalı bakışlardan Yedi renkli yağmur damlası gibi Yıldızlar ki, ıslanmamıştır onlar Kuğuları aldatılan göllerde Unutulmuş dünyaları arayan Bulutlar ki, uslanmamıştır onlar Aşk ipek bir karanlıktır; gözleri Işıldar yolların kıvrımlarında Umutlar ki, paslanmamıştır onlar Çeker uzakları yakına rüzgâr Çiçekler, toprakta mutluluk kokar Gölgelere yaslanmamıştır onlar Yüreğinde deniz taşıyanların Destanı okunur kaldırımlarda Sevdiğine nazlanmamıştır onlar
Aşk Ölümcül Bir Hülyadır
Aşk Ölümcül Bir HülyadırNurullah Genç · Timaş Yayınları · 2023246 okunma
Cennet bahçelerinin en güzel yerindeyiz. Kimsenin bilmediği bir diyarda biz çok özeliz. Renkli renkli çiçekler, elin değince çok güzeller. Sen beyazlarla tam bir meleksin, güzelliğinle beni büyülensin. Al şimdi beni kollarına, geceyi ikiye bölelim. Sen ay ol, bende güneş, seni hep takip edeyim. Farklı farklı canlılar, bizimle bir aradalar. Adım
Bana önemli işlerini söyle sana kim olduğunu söyliyim
Görüyorsun ki çok önemli işlerim var benim!" "Önemli işler mi?" Bana bakıyordu. Elimde çekiç, parmaklarım yağdan simsiyah olmuş, ona çok çirkin gözüken bir nesnenin üzerine eğilmiş olan bana... "Tıpkı büyükler gibi konuşuyorsun!" Biraz utandım ama o acımasızca sürdürdü: Her şeyi birbirine karıştırıyorsun, karmakarışık
Renkli çiçekler, aralarına renkleri belirginleştirecek birkaç beyaz çiçek eklendiğinde daha canlı görünür.
Sayfa 9
İstersen kendini kuma göm, istersen ayaklarına taşlar bağla. İstersen kulaklarını herkese tıka, istersen ağzını hiç açma. Hepsi senin hakkın. Her zaman parlak renkli çiçekler açmak, her bir sözünle karşındakini büyülemek, sürekli üretmek, durmadan yaratmak, başarıyla çoğalmak zorunda değilsin. Düşmek de, durmak da, sadece uzağa bakmak da isteyebilir canın. Bazen sadece gerekeni yapabilir, günü kurtarabilirsin. Bazen kafan karışık, bazen ayakların uyuşuk olabilir, her şeye üşenebilirsin. Bazen yıkılabilir, yattığın yerden bir daha hiç kalkamayacak gibi hissedebilirsin. Bazen yolda yürümektense pencerenin diğer tarafında oturabilir, hızla yürüyenlere bakarken bile yorulabilirsin. Bu kızgın tarafımızın savunduğu gibi tembellik değil. Bu sadece nadas. Ruhunun dinlenme zamanı.
Resim