Farid Farjad’ı ilk kez “Ghoghaye Setaregan” parçası ile tanımıştım. Kulaklarımdan başlayarak tüm bedenime yayılmıştı o tını. Öyle sevmiştim ki dinlemek yetmedi, keman çalmak istedim. Babama söyledim; “Ne olur bana keman al.” diye. Babam bunun geçici bir heves olduğunu bildiği için almak istememekte haklıydı. Doğum günüme uyandığım bir mayıs sabahı
Genç kadın sabah kalktığında güneş doğmuştu ama ona hala karanlık gibi geliyordu. Yatağından doğruldu, alırken bayıla bayıla aldığı şimdiyse kendisine oldukça boğucu gelen mor perdeleri açtı. İlk önce gözünü alan aydınlığa alışmayı bekledi, dönüp yatağa, kendi kalktığı tarafa değil diğer boş kısma baktı. Dün gece ile ilgili düşünmemek için
Franz Kafka'm hayatla kavgan, mutsuzluğun, itilmiş bir çocukluk çevresine yaranamayan bir birey olarak kendini kimseye anlatamayıp herseyi kitaplara döken Kafka sana hayranlığım günden güne artıyor... Birçok okuyan belki böceğe dönüşmüş bir insan hikayesini okudu yada üstünden geçip sayfalarını kapattı. Benim gibi düşünenlerde aslında
“Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi. Resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim, yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim..."
Bir resim çiziyorum. Gözüm uğradığı tüm
masumiyet anlarını canlandırıyor. Zihnimde ufak
kargaşalar oluşmaya başlıyor. Camlar
buğulanmaya yüz tutuyor. Bir kırılma noktası,
düşlerim harabeye dönüşürken, irkilerek kendime
geliyorum.
Kitaplar insanlara çok şey katabildiği gibi insanlardan da çok şey alabilir. Bir kitap okudum hayatım değişti, bir kitap okudum yeni bakış açısı kazandım, her okuyucuda böyle etkiler bırakacak değildir lakin bazı değerler vardır ki tüm okuyanı etkileyebilir. İşte böyle kitaplar klasiktir ve baş tacıdır. Bu cümlelere sebep olacak ilk kişi