Oğuz Atay ile ilk tanışma kitabım oldu. Nedense okumaktan kaçındığım bir eserdi. Kesinlikle alışılmışın dışında bir kalem. Türü nedir diye sorulsa; biyografi, inceleme, araştırma, mektup, anı, şiir, felsefi, psikoloji yani neredeyse tüm türlerin toplamı, diyebilirim. Öyle bir şey ki, kitap sizi yönlendiriyor, evet bu kadar okuma yeterli, diye. Belli bir konu var ama o kadar hızlı geçişler oluyor ki, ben az önce ne okumuştum, diyorsunuz. Sanki Oğuz Atay kitabı yazarken, ne anlatıyordum ya da nerede kalmıştım diye bakmadan o an asıl konu ile ilgili aklına ne geliyorsa yazmış. Çok karamsar ruh halini hissetmemek imkansız. Belli bir bölümde hiçbir noktalama işareti yok, çoğu yerde kim konuşuyor, kime cevap veriliyor, anlamak zor oluyor. Yoran ya da zorlayan bir kitap diyebilirim ve kesinlikle sabır istiyor. Oğuz Atay, kitap bittikten sonra tekrar okumuş olsa, belki değişiklikler yapabilirdi ama kendisi ruhen ve beynen tamamen çıplak kalmak istemiş. Bittikten sonra yavaş yavaş ne anlatılmak istendiğini anlıyorsunuz ama bu kadar sayfa sayısı gerekli miydi, değildi. Çünkü son 100 sayfada asıl konu işlenmişti. Bir insan kendini nasıl mutsuz edebilir, bir sözden veya bir olaydan en küçük detayı çekip, hayatını karamsırlığa teslim eder, öğrenmiş oldum.