Şahsen ben pek sevmemiştim kitabı o dönemki vampir edebiyatı furyasının etkisindenmidir yoksa kitabın dilinin beni sürükleyememesindenmidir anlamadım serinin geri kalan kitapları ne ilgimi çekti nede listeme ekleme gereği duydum kitabı biraz zorlayarak bitti kısacası
Uzak Doğu sinemasını seven biri olarak konuyu görünce hemen okumak istedim. Uzun zamandır Türk Edebiyatı dışına çıkmamıştım ve bu fantastik, bir efsaneden yararlanılarak kurgulanan kitap bana iyi geldi.
Birçok Çin filmi izledim. Bu yüzden kıyafet kültürlerini, tasvir edilen dağın zirvesini, insanların konuşma şekillerini tahayyül etmekte zorlanmadım. Ve hatta hoşuma bile gitti. Aksiyon, macera, gizem sanki bir film izletiyor gibiydi. Severek okudum.
Konusu bir dağın zirvesine hapsolmuş üç yüz kadar insanın dağdan metal, altın çıkartarak karşılığında dağın eteğindeki kasabadan yemek almasını ama zamanla zaten duyma yetisini kaybetmiş olan halkın şimdi de körleşmeye başlamasını, baş kahramanların da bu soruna çare olmak için dağdan aşağıya inmesini ve mücadelelerini anlatıyor.
Daha önce sesin ne olduğunu bilmeyen bir insanın ilk kez sesi duyduğunda neler hissedebileceğini pek tahmin edemeyiz ama yazar bunu anlatmaya çalışmıştı ve bence başarılı da olmuştu. İki başrol aşığın diyalogları ve aşklarına sahip çıkmaları, dağdan zorlu inişleri, kaçışları da ayrı güzel olan kısımlar.
Pek edebi değeri olduğunu söyleyemesem de farklı bir tür arayanlar ve bu tür yapıları sevenler için tavsiye edebilirim.
Herkes her şeyin olduğu gibi kalmasını istiyor. Bu bizi öldürüyor olsa da. Fakat eğer öyle de böyle de öleceksek neden bir fark yaratmayı denerken ölmeyeyim?