"Salkım Söğütlerin Gölgesinde," bir Ahıska Türkü olarak benim için en değerli romandır. Kitap, Ahıska Türklerinin 2. Dünya Savaşı yıllarında Stalin'in emriyle kendi vatanları olan Ahıska'dan sürgün edilmesini anlatıyor. Ancak roman sadece sürgün acısını değil, aynı zamanda birliği, dostluğu, umut ve direnişi de zaman zaman derinlemesine ele alıyor.
Yazar, sürgün sırasında acı dolu vagonlarda yaşananları öyle etkileyici bir dille betimliyor ki, okurken dedemin ve ninemin o zorlu günleri yaşamış oldukları için büyük bir duygusal yoğunluk yaşadım ve açıkçası zorlandım. Dedemin sürgün sırasında iki kardeşini kaybetmiş olması, romandaki sahnelerin gerçekliğini ve yaşanan trajedinin büyüklüğünü bir kez daha hatırlatıyor.
Sürgün, sadece fiziksel olarak bir yer değişikliği değildir; aynı zamanda bir kimlik mücadelesidir. "Salkım Söğütlerin Gölgesinde" bu mücadelenin her anını, her acısını okuyuculara aktarıyor.
Ahıska Türklerinin tarihini ve 14 Kasım 1944 yılında gerçekleşen acı dolu sürgünü merak eden herkesin bu romanı okumasını tavsiye ederim. Bu eser, sadece bir milletin acısını değil, aynı zamanda insan ruhunun gücünü ve umudunu da gözler önüne seriyor.