"Onlar ayakta dururken, otururken, yatarken hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler (ve şöyle derler:) “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!"
Ey ölüm!
Ey firak-ı cisim!
Göremiyorum seni henüz
bir düğün gecesi olarak.
Dolu dolu gözlersin bende
boş bir salıncak.
Yarım kalmışlıksın hâlâ
çayı bitmemiş bir bardak.
Ey ölüm!
Ey firak-ı cisim!
Sen ne kadar uzak
sen ne kadar yakınsın.
Ensemdeyken nefesin
hiç yoksun sayıyorum.
Soğuğunla üşüyen ellerimi
nefesimle ısıtamıyorum.
Gece inmiş şehre
Sadece şiir merhem olur gönlümün karasına şimdi.
Birbirine kırgın duvarlar, insanlar ve gölgeler
Şimdi ne yazsam da geçse kalbimin küsü?
Kabuğuma çekilmek istedim
Çekilecek bir kabuğum olsun istedim
Göğe tek kişilik bir sandalye çekmek
Yağmurun içime yağışını hissetmek istedim
Anlaşılmak istedim şairin dediği gibi
Üşüdüğümde bedenimin titreyişinin
İçimde yanan kor ateşe faydası olmayışını
Haykırmak istedim kelimeler olmadan
Kulak veren olmazsa diye korkup vazgeçtim
Bugün de...
Bugün
Gökkuşağından kaydırak yaptım kendime
Yağmur damlalarıyla serpildim toprağa
Dağdan dağa seksek oynadım
Hem de leylak kokladım
Ben bugün
Gökyüzünde misafir ağırlamak istedim
7 Nisan 19