Halk kütüphanelerini oldum olası sevmişimdir fakat yaşadığım bir paradoksu itiraf etmek zorundayım. Ben bir halk kütüphanesinde çalışırken rahatım yerindeymiş gibi hissetmem.Fazlasıyla sabırsızımdır. Çünkü istediğim kitapları beklemekten hiç haz etmem.Ödünç aldığım kitapların sayfa kenarlarını yazı yazmanın yasak edilmiş olması hoşuma gitmez. İçlerinde hayrete şayan yahut değerli bir şey keşfetmiş olmam durumunda kitapları geri verme zorunluluğuna tabi olmak hoşuma gitmez.Doymak bilmez bir yağmacı misali okudum kitapların kendime ait olmasını isterim.
Belleğimin şahsıma olan ilgisi kitapları olan ilgisinden daha azdır ve uzun zaman önce tek bir kez okunmuş olan öyküyü anımsamak onun okuru durumundaki genç adamı hatırlamaktan daha kolay gelir bana.