İnsanı düştüğü kuyudan da, kayıtlı olduğu envanterden de ancak bir başka insan çıkarır. Aslında kader pek çok kez o insanı kapımıza kadar getirir de. Hayatın en hüzünlü anlarından biridir bu. İçinden dışarıya çıkmak için uzatılan ellerin hiçbirini görmezsin. Ne gönlün hazırdır buna ne de gözlerin. Yine de Tanrı'dan umut kesilmez. Cebindeki bütün mektuplar genç bir kadın tarafından yırtılan şu Fransız mühtediyi düşün.* Bir suyun kenarındaydılar, adamın elinde hatıralarını not ettiği kara bir defter vardı, mutsuz ve çaresizdi. Kadın hiç düşünmedi bile, hiç tereddüt etmedi. Adamın elindeki hatıra defterinin yapraklarını bir bir yırtıp ırmağın sularına bıraktı. Sebebini anlamak gerekse, şöyle derdi: " Sana sıfırdan bir gönül yapacağım." Dedim ki Zepur, "bir gün sıfırdan bir gönül yapmak için senin de kapın çalınacak, hazırlığını tamamla ve sakın kim olduğunu sorma. Gelen zaten cevabın kendisidir."
*Roger Garaudy'nin hatıralarından.
Başörtüsünü yasaklamak onu zorla taktırmaktan daha mı az yobazlıktır? Suudi Arabistan'daki gibi başörtüsünü mecbur etmek de, Türkiye'deki gibi üniversite kapılarında kız talebelerinin başörtülerini çıkartmak da yobazlık değil midir?
Merhaba kardeşler;
Meşhur Fransız düşünür Roger Garaudy ile ilk tanışıklığım, okuduğumda beni mahcubiyetle düşündüren şu satırlar olmuştu:
Garaudy, 1982 yılında İslam’ı seçtikten kısa bir süre sonra Türkiye’ye gelir ve bir cumartesi günü Taksim’de bir otelde konferans verir İstanbullulara. Konuşmasının sonunda bir gazeteci, cüretkâr bir üslupla,