Bilindiği gibi, Hristiyanlık bir devlet dini olarak doğmamıştır, sonradan İ.S. 324 yılında Roma İmparatorluğu'nun resmi dini haline getirilmiştir. Oysa Ord. Prof. Sadri Maksudî Arsal'ın anlatımıyla, "Hazreti Muhammed, bir yandan Allah'tan vahiy alarak yeni bir din yayan bir peygamber, diğer yandan da yeni bir devlet kuran bir devlet adamıdır." Yani Müslümanlık, zaten bir devlet dini olarak doğmuştur.
Sis Çanı Yayınları 1994 Sayfa: 145
Roma, egemenliğini ancak ordularının, adli ve idari teşkilâtının üstünlüğü ile göstermiştir. Roma İmparatorluğu bütün mağlup milletleri soymak suretiyle yaşadı. Tâ ki imparatorluk MS 4. yüzyılda, dış istilalardan daha ziyade iç çöküntüler ve general ve tâbilerinin isyanları yüzünden son nefesini verinceye kadar... Savaşmak ve yönetmekten başka bir şey bilmeyen toplumların dayanıksızlığı ve kırılganlığı, böylece bir kere daha gözler önüne serilmiş oldu.
Sayfa 68 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Roma İmparatorluğu felsefede, edebiyatta ve sanatlarda esas itibariyle Grek kültürüne yeni hiçbir şey ilave etmez ve sınırları dışında kalan bütün diğer milletlerin kültürünü (bilhassa da Hint, Pers veya Çin gibi Asya kültürlerini) tanımaz ve bilmez.
Sayfa 68 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Türkler için coğrafya mefhumu olmadığını birçok kereler söylemiştik. Kendi yurdunun şartlarının değiştiğini, nüfusun fazlalaştığını, iktidardan uzaklaştığını gören bir Türk topluluğu, birkaç yıl içinde soluğu Çin'de, Hindistan'da, İran'da, Avrupa'da alır ve gittiği yerde asla tabi olarak yaşadığı görülmemistir, derhal başa geçer, yerli halkı teşkilatlandırır. Türkler'in Ortacağ''da ki bu vasıfları, Yeniçağ'da İngilizler (Anglo-Saksonlar) 'de görülür. Bu suretle Roma ve Türk imparatorluklarından sonra cihan tarihinin üçüncü cihanşümul imparatorluğu olan Britanya imparatorluğu kurulmuştur.
Sayfa 101 - c.1Kitabı okuyor
İslam
Yedinci yüzyıla gelinmişti... Felsefenin duraklama dönemiydi... Roma imparatorluğu çökmeye başlamıştı... Kilise, gücünü her yıl biraz daha büyütüyordu... Toplumlarda karmaşa, kafalarda karışıklık ve ruhlarda huzursuzluk vardı. Yeryüzü karanlıklarla kaplıydı. Bu sırada birdenbire bir ışık parladı çöl ortasında. Islam diniydi bu. Beklenmedik bir hızla yayılmaya başladı. Kimi felsefe tarihçilerine göre, bu dinin hızlı yayılışında en önemli etken insanlara "saf bir iman" sunmasıydı. Sadeydi, yalındı, duruydu bu inanç... Allah birdir, diyordu. Herkes onun kuluydu. Peygamber bile... Hiç kimseye bir ayrıcalık tanımıyordu. Allah kelamı olan Kuran, hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortadaydı... Uygulamaları da bir hayli sadeydi bu dinin. Kilise benzeri bir baskı kurumuna yer yoktu. Düşünürlerin özgürlüğünü kısıtlamıyordu. Tersine, herkesin evrendeki varlıklara bakarak düşünmesini istiyordu. Vahyi sunarken aklı muhatap alıyor, "Hiç akıl etmiyor musunuz?" diye soruyordu.
Sayfa 79 - Carpe diem,Kitabı okuyor
Mezheplerin Oluşum Nedenleri
Hıristiyanlıkta, dil, etnik köken ve siyaset açısından insanları birbirinden ayıran fay hatları boyunca çatlaklar ortaya çıkmıştır. Roma Piskoposu ve Konstantinopolis Patriği, çoğu, cemaatlerini bölen politik güçlerle, farklı bağlılık sorunlarına sahip olmuşlardır. İsa'nın Tanrı ile aynı ölçüde ilahi bir varlık olduğunu ima eden Teslisçi
Sayfa 244-245
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.