Şehirlerin de insanlar gibi şahsiyetleri vardır. Onlar, bu şahsiyetlerini cadde ve sokaklarına dikilen âbidelerle ortaya koyarlar. Bugün ilk bakışta Eski Mısır, Yunan, Roma, Bizans ve İslam şehirlerini bu unsurlarıyla birbirinden ayırıyoruz. Bunun için her kültür, kendi karakterini şehirlerine dikeceği âbidevî yapılarla temsil etmelidir. Hangi kültürü temsil ettiği belli olmayan şehirler şahsiyetsiz şehirlerdir.
144 syf.
4/10 puan verdi
Remzi Çavuş/ Tarihte İlginç Gerçekler. 1971 yılında Samsun'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Samsun'da, lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde tamamladı(1995). Yüksek lisansını Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde, doktorasını Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yaptı. Tarih yalnızca savaşlar, barışlar, kurulan devletler değildir. Tarihte yaşanmış bazı olaylar insanları üzerken, bazen de güldürmektedir. Yazar tarihte anekdot diyebileceğimiz kısa ibretlik olayları inceleyerek, eserde toplamıştır. Mısır, Yunan, Roma, Çin, Hindistan, Bizans, Cahiliye devri, Dört Halife devri, Emeviler ve Abbasiler, Endülüs, Gazneliler, Eyyubiler, Büyük Selçuklu Devleti, Osmanlı siyasi tarihi, Osmanlı Kültür medeniyeti, Avrupa tarihinden sahneler, Yahudi, Ermeni, Amerika, Rusya, yakın tarih başlıklarıyla bu anekdotları bölümlere de ayırmış, zengin bir kaynakçayı da kitabın sonuna eklemiştir. Tarihten ibret almak amacıyla faydalanmak isteyenlerin okuyabileceği bir eserdir. #Kitapşuuruinsanlıkşuurudur.
Tarihte İlginç Gerçekler
Tarihte İlginç GerçeklerRemzi Çavuş · Yitik Hazine Yayınları · 2006147 okunma
Reklam
Medeniyet İlerleme ve Çöküş
Toynbee ve çağdaşlarının Batı medeniyetine ve ilerleme fikrine olan inancını derinden sarsan eser, Oswald Spengler'in Batı nın Çöküşü kitabıdır. Batı medeniyetinin kendi içinden yıkılmakta olduğunu haber verir ve geniş bir 'düşüş' ve 'çöküş' literatürünün ortaya çıkmasına öncülük eder. Tipik bir Alman olarak Spengler,
Sayfa 65 - İnsan YayınlarıKitabı okuyor
416 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Ela Gözlü Pars: Nazım Hikmet'in annesi, Oktay Rıfat'ın teyzesi, Yahya Kemal'in sevgilisi Celile Hanım'ın biyografik hikâyesi. Hem paşa kızı hem de paşa gelini olan Celile güçlü ve güzel bir kadın. Yaşadığı döneme göre biraz sıra dışı denilebilir. Hayatını üç dönem ve üç farklı mücadele olarak okumak mümkün. Mutlu olmaya çalıştığı evliliği, boşandığı ve mutluluğu aradığı yıllar, oğlunu kurtarmak için mücadele ettiği yıllar. Paris'te ve Roma'da resim eğitimi almış, iyi derecede Fransızca bilen ama sanattan pek de anlamayan Hikmet Bey'le evlenmiş. Bu yüzden mutlu bir evliliği yok. Bir ara gönlünü Yahya Kemal'e kaptırır. "Ela gözlü pars" dediği Celile için "Sessiz Gemi" şiirini yazan şair iş ciddiye binince ortadan kaybolur. Celile'nin en büyük hayal kırıklığıdır Yahya Kemal. Onun için "Medeniyeti dilinden düşürmeyen bi gayrı medeni."diyor. Roman çok derin çözümlemelere girmediği için rahat okunuyor. Zihninizi fazla yormuyor. İmparatorluğun son yüzyılı hakkında bilgi sahibiyseniz bazı bölümlerde bu tarihî arka planı da anlattığından kitap gereksiz yere uzatılmış hissi uyandırabilir.
Celile
CelileOsman Balcıgil · Destek Yayınları · 20165,3bin okunma
Burada bizim imparatorluktan kastettiğimiz şey, tarihteki büyük Roma'dır ve onun vârisi ve devamı olan İkinci Roma'dır. "Bizans" yanlış bir kelimedir; çünkü bu şehrin kurulduğu noktanın klasikteki ismidir Byzantion ve o imparatorluğa " Bizans, Bizans medeniyeti, Bizanslı" demek 16. Yüzyılda Alman hümanistlerinin, Hieronymus Wolff'un işidir. Niçin "Bizans" demiştir, tartışılır.
PKD Sadık Hidayet okumuş muydu acaba? Kitaplar içiçe geçti bu kısımda
"Şizofreninin ilk biçimi güneş merkezlidir. Yani güneşin tanrılaştırıldığı ve tapıldığı, hastanın aslında güneşi babanın yerine koyduğu biçim. Sende bu yok. Güneş merkezli şizofreni en ilkel biçimdir ve bilinen ilk dinle, güneşe tapınmayla özdeşleştirilir. Roma devrinin güneşi merkez alan Mitharizm kültünü de içine alır. Yine güneşi merkez alan İran kültü yani Mazda'ya tapınma da bunun içindedir." Başımı sallayarak "Evet," dedim. "Sendeki Magma Mater, Miken Medeniyeti döneminde Akdeniz'deki dişi tanrıçalara tapınan kültle özdeşleştiriliyor. İştar, Kibele, Attis, ve daha sonraları Athena... ve nihayet Bakire Meryem. Senin yaşadığın tam olarak şu; animan, yani bilinçdışının vücut bulmuş hali, onun arketipi, dışarıya, kozmosa doğru yansıtmış ve burada algılanarak ona tapılmış."
Sayfa 288 - Alfa edebiyatKitabı okudu
Reklam
İlkçağ'da Batı medeniyetine ana rengini veren Atina iken, Ortaçağ'da bunun yerini Roma ve Kudüs almış; modern dönemlerde ise Atina tekrar belirleyici güç haline gelmiştir. Bu süreçte Batı medeniyeti din ile bilim, akıl ile vahiy, yani Atina ile Kudüs arasında sağlıklı ve dengeli bir ilişki kurabilmek için farklı yollar denemiştir. Bu senteze en fazla yaklaşılan dönem Ortaçağ'dı.
Osmanlılar, Şarkî Roma medeniyetini, doğrudan doğruya Bizans'tan almadılar: Kendilerinden evvel Müslüman Araplarla Acemler, bu medeniyeti almış olduklarından, Osmanlılar onu, bu dindaş milletlerden aldılar. Bundan dolayıdır ki bu medeniyeti, bazı mütefekkirler, İslam medeniyeti zannettiler.
Sayfa 45
Batı dünyası, tasladığı medeniyetin formülünü bir kimyager kesinliği içinde klişeleştirmiştir: (Yunan aklı + Roma nizamı+ Hristiyanlık ahlâk ve hassasiyeti= Greko-Latin medeniyeti)
Amerikalı bir hristiyan tarihçinin itirafları
Orta Doğu'lu Yahudiler, Müslümanları kurtarıcı gibi karşılamıştı. Her şeyden önce hürriyetleri daha fazlaydı, Kudüs'te istedikleri şekilde ibadet edebiliyor, İslâm idaresi altında, Asya'da, Mısır'da ve Ispanya'da büyük bir refaha kavuşabiliyorlardı. Halbuki Hıristiyan idaresi altındayken bu refahı akıllarından bile
Reklam
168 syf.
10/10 puan verdi
"Bu romanı büyük bestekârımız Eyyubi Bekir Ağa'nın ruhuna ithaf ediyorum" AHT Mahur Türk müziği makamlarının en önemlilerinden biri, Tanpınar'ın romanlarında Ebubekir Ağa'nın, Dede Efendi'nin ve Neşati'nin mahur besteleri geçiyor. “Gittin amma ki kodun hasret ile cânı bile İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı
Mahur Beste
Mahur BesteAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 20236,3bin okunma
Bu da akıldır, ama bu merhamet aklı değildir. Bu imha aklıdır.
Bugün Batı kelimesini, imana, muhabbete düşman olan, ikiyüzlülüğün adresi olarak kullanıyorum ben. Tarihte eşi benzeri görülmemiş bir yanıltıcılık, bir fitne kaynağı olarak görüyorum ben Batı'yı. Roma da bir kâfir medeniyeti idi. Fakat Roma, yalanı bu kadar doğru gibi göstermeyi becerememişti. Sapkınlıkta o kadar derinleşmemişti. Şu andaki müthiş bir derekedir. Yani adam savaş yapıyor, katliam yapıyor, atom bombası atıyor; sonra onu icat eden adamı bize şirin bilim adamı diye sunuyor. İşte Einstein'ın dil çıkarmış fotoğrafı, çoluk çocuğumuzun odasında asılı... Bu herif örnek bilim adamı oluyor. Kim bu adam? Askerlerin asla görmediği, savaş hattında bulunmayan çocukların, kadınların, yaşlıların yaşadığı şehirleri topyekün yok etme teknolojisini düşünüp bulan adam. Bu da akıldır, ama bu merhamet aklı değildir. Bu imha aklıdır. "Nasıl imha ederim?" diye hareket ediyor. Evet, aklı bu yönde mükemmel çalışıyor. Ama kalbinde merhamet yok, yani gerçek insan değil.
Sayfa 421Kitabı okudu
333 syf.
10/10 puan verdi
Batı Roma'nın yıkılışına dair
Henri Pirenne'nin bu kitapta ortaya attığı tez Roma'nın ne olduğunu ve Batı Roma'nın son dönemde neye dönüştüğünü bilen birisi için reddetmesi zor bir tezdir. Roma benim içinde bir hanedanlıktan ibaret değildi o yüzden Kavimler Göçü ile Batı Roma sözde yok edilmiş olarak kabul edilip Orta Çağ başlamış sayılsa da, Roma aslında Akdeniz'dir Pirenne'nin de dediği gibi, Roma Mare Nostrum'dur. Cermenlerin Afrika'nın Kuzey'ini ele geçirmeleri veyahut İspanya'ya, Galya'ya yerleşmeleri Roma'yı yıkmak olarak kabul görmemelidir, Cermen Kavimleri aslında Roma'nın bir parçası olmak için çabalamışlar ve Roma medeniyetinin bir parçası olmuşlardır dilini, kültürünü hatta dinini benimsemişlerdir. Aynı şeyi Hıristiyanlık içinde söylemek ne kadar yanlıştır? Roma Hıristiyanlaştıysa kilise Romalılaş'mamış mıdır? Roma medeniyeti İslam gibi bir medeniyet gelene kadar içine gelen her şeyi bünyesine katmıştır, İslam ne zaman Akdeniz'i ele geçirip oradaki halklara yeni bir medeniyet sunduysa ve Roma Kuzey'e çekilmek zorunda kaldıysa Batı Roma'nın yıkılışı ve Orta Çağ o zamandan başlatmak daha doğru olacaktır.
Hz. Muhammed ve Charlemagne
Hz. Muhammed ve Charlemagne
Hz. Muhammed ve Charlemagne
Hz. Muhammed ve CharlemagneHenri Pirenne · İmge Kitabevi Yayınları · 200629 okunma
Bu tarihî antipati, Avrupa için bir nevi bir cezadır. Kendinden önce gelen her medeniyet, daha önceki medeniyetlerle bağdaşma yoluna gitmiş, Roma, Yunan medeniyeti ile kaynaşmış, Hıristiyanlık Romayla uyuşmuş, İslâm, ölü Yunan kültürünü, faydalı bir ayıklamadan sonra dirilterek kendi kültürüne katmış, Yahudilik ve Hıristiyanlığı gerçeğe çağırmışken, Rönesans sonrası Avrupa, gerçek bir ümanizmden yoksun olarak, kendi- sine her müsbet alanda öğretmenlik, yol açıcılık yapmış olan İslâm Medeniyeti'ni bütün gücüyle inkâra, yıkmağa, yok etmeye çalışmıştır. Dünya tarihinin bir eşini kaydetmediği bir medeniyet olan Endülüs Medeniyeti'nin katili bizzat Avrupa değil midir? Kendi hocasına saygı borcunu unutan, çömezinden sevgi beklememelidir.
"Senin 'Batı medeniyeti' dediğin şeyden bahsediyorum. Bunu soyut bir kavram mı zannediyordun ? Hayır, o yaşayan bir güç. Binlerce yıldır parlak ışıklar saçarak yanan kolektif bir bilinç o. Tanrılar da onun bir parçası. Hatta tanrılar bunun kaynağı da denebilir, ya da en azından tüm Batı Medeniyeti yok olmadan tanrılar da yok olamaz. Ateş Yunanistan'da yanmaya başladı. Sonrasında, senin de çok iyi bildiğin gibi, en azından ben bildiğini umuyorum, dersimden geçtin, ateş Roma'ya taşındı, tabii, tanrılar da. Belki farklı adlar aldılar, Zeus yerine Jüpiter, Afrodit yerine Venüs gibi ama aynı güçler, aynı tanrılar." "Ve sonra öldüler." "Öldüler mi? Batı öldü mü ki? Tanrılar yalnızca bir süre yer değiştirdiler: Almanya, Fransa, İspanya. Ateş nerede parlaksa tanrılar da oradaydı. İngiltere'de birkaç yüzyıl geçirdiler. Yapman gereken şey mimariye bakmak. İnsanlar tanrıları unutmadı. Şu son üç bin yıl içerisinde nerede hüküm sürdülerse resimlerde, heykellerde, en önemli binalarda onları görebilirsin. Ve evet, Percy, elbette şimdi senin Amerika Birleşik Devletleri'ndeler. Sembolüne bak, Zeus kartalı. Rockefeller Merkezi'ndeki Prometheus heykeline, Washington'daki devlet binalarının Yunan tarzı cephelerine bak. Amerika'da, Olimposluların çok sayıda yerde apaçık bir şekilde sergilenmediği bir şehir bulabilecek misin bakalım? İster beğen, ister beğenme -ki inan bana, vaktiyle çok sayıda kişi Roma'yı da pek sevmezdi- Amerika şimdi ateşin kalbi. Bati'nın en büyük gücü. Bu nedenle Olimpos burada. Ve biz de buradayız."
Doğan ÇocukKitabı okudu
Resim