Uydularla hava tahminlerinin yapıldığı günümüzde insanlar eski yöntemlere burun kıvırabilir, halbuki meteoroloji bize genel bir resim sunar. Kasabanızdaki yaşlı insanların yerel hava durumuna dair söyleyecekleri şeylere her zaman kulak verin. Çocukken Fransa'da geçirdiğimiz yaz tatillerinde, Manş Denizi'nin en dar kesiminde karşı kıyıda Kent sahilindeki beyaz uçurumları net bir şekilde gördüğümüzde ertesi gün yağmur yağacağını bilirdik. Benzer şekilde Roma'daki bir terastan uzaklardaki Alban Tepeleri yamaçlarındaki evleri ayırt edebilirsen ertesi gün yağmur yağacak demektir.
On yedinci yüzyıl sonlarından The Country Calendar or the Shepherd of Banbury's Rule [Köy Takvimi veya Banbury Çobanının Düsturu] kitabında şu eski meselin üç dilde hoş bir versiyonu verilir: "Gece kızılsa gök, mutludur çoban/ Sabah hâlâ kızılsa yandım aman." Bu dizeler bize eski zamanlarda Avrupa'yı yürüyerek geçen hacılara dair hoş bir resim sunar. John Claridge "İngiltere'de" diye yazar,
Kızıl gece ve gri sabahta
Hacı çıkar Yola.
İngilizcesi şöyledir:
A red evening and a grey morning
Sets the Pilgrim a Walking.
Fransızcası,
Le rouge Soir, & blanc Matin,
Font rejouir le Pèlerin.
İtalyancası ise,
Sera rosa, & migro Matino,
Allegro il Peregrino.
Bir de şu İngiliz atasözüne atıfta bulunur:
Ay Küçülürken, Bulutlu bir Sabah
muştular hoş bir Öğle sonrasını.
Bir de şuna:
Bulutlar Kayalar ve Kuleler gibi belirdiğinde,
Dünya tazelenir sık Sağanakla.