Hayatımız roman, yazarı da biziz
“Sırt çantamdan bir kitap çıkardım. Elimdeki kitabı sımsıkı tutuyor, içindeki karakterleri yere dökmekten korkuyordum. Lakin içlerinden biri kitabın ipine tutunarak aşağı indi. Benimle gelmek istemediğine hükmedip, gitmesine izin verdim. Yüzümde fazla roman okuyanlara özgü bir kırışıklık vardı. Okuduğum kitaplardaki karakterlerin ifadeleriydi bunlar. O karakterlerden yardım istesem de yanıt alamıyordum. Okuduğum her kitapta kendimi aradım. İyi bir kitap okumak, hayat kurtarabilir. Dağılan bir hayatı yeniden kurmak için kitaplarda çok parça var. Hayatı romanlara göre yaşamak insanı epey yoruyor. Keşke oturup sabahtan akşama kadar roman kahramanlarının arkalarından konuşacak kadar dertsiz olsaydık…”
Yasaklı kitap “Kuyucaklı Yusuf”
“1937 Haziran aylarında kötü bir haber aldı Sabahattin. ‘Kuyucaklı Yusuf’ mahkeme kararıyla toplatılmıştı. Kitabı yayımlayan yayınevinden aldığı bilgiye göre, gerekçe ‘halkı aile hayatı ve askerlikten soğutmak’tı. Sabahattin’i, kitabın yazarı olduğu için ve Remzi Kitabevi’nin sahibi Remzi Bengi’yi de kitabı sattıklarından dolayı mahkemeye çağırdılar. Mahkeme 7 Ekim 1937’de Eskişehir’de görülecekti. Canı sıkıldı Sabahattin’in. İyi bir avukat olan asker arkadaşı Niyazi’nin görüşünü aldı. Kılı kırk yaran arkadaşı: ‘Bir kere mutlaka bilirkişiden görüş alacaklardır. Bir bilirkişiden değil, üç bilirkişiden kitabı inceleyip düşüncelerini bildirmelerini isteyeceklerdir. Mahkeme, bilirkişilerin tarafsız olmasına dikkat etmek zorundadır,’ deyince, içine su serpildi Sabahattin’in. Eşi Aliye’ye; ‘Göreceksin, bilirkişiler gayet iyi bir yorum yazacaklar ve beraat edeceğim!,’ dedi…”
Sayfa 197Kitabı okudu
Reklam
Hakan Günday kafası
"Bir roman okumuştum Nilay. Bundan yıllar önce. Şimdi adını hatırlamıyorum. Romanın kahramanı bir polisiye yazarı. Dünyaca meşhur ve Nobel ödüllü bir yazar. İmza günleri düzenleniyor ve önünde binlerce kişilik bir kuyruk oluşuyor. Kitaplarını imzalaması için yazar adına iki günlük bir organizasyon gerçekleştirmişler. Yazar, önüne konan her
“İçimdeki Fırtına” şarkısının doğuşu
“Melih Kibar’ın, bana hayata çok erken veda eden büyük sevdası Çiğdem Talu’yu anlattığı o gün geldi aklıma. Melih İngiltere’ye okumaya gönderildiği dönem Çiğdem Talu’ya derin bir aşk duyuyor. Melih deniz kıyısında bir binada kalıyor ilk gece. Büyük bir fırtına çıkıyor. Melih uyuyamıyor. Kalkıp piyanoya geçiyor ve bir beste yapıyor. Ertesi sabah Çiğdem Talu’dan bir mektup geliyor. Diyor ki mektupta: ‘Dün gece hiç uyumadım ve bir şiir yazdım. Sana gönderiyorum. Bunu ancak sen bestelersin.’ Melih mektubu açtığında gözlerine inanamıyor. Binlerce kilometre öteden birbirlerine seslenmişler meğer. İşte o şarkı: ‘Gün ağarırken, tek başıma oturmuşsam, Henüz daha gözlerimi bir an bile yummamışsam…’. (‘İçimdeki Fırtına’ adlı şarkının sözleri). Melih Kibar onlarca muhteşem şarkı, unutulmaz ortak eser ortaya çıkardıkları söz yazarı Çiğdem Talu’yu adeta bir tanrıça gibi gördüğünü söyleyip, şöyle devam ediyor: ‘Aramızdakinin ne olduğunu yıllar sonra anladım.”
Agatha Christie, polisiye romanın altın çağının mimarlarından biri, bu türün kraliçesi olsa da her şeyden önce çekingen bir hanımdı. Derdini konuşarak değil de yazarak anlatmayı tercih ederdi. 78 roman, 19 oyun ve 100'den fazla kısa hikaye yazdı. Bunlar 50'den fazla dile çevrildi, iki milyardan fazla sattı. Dünyanın en çok satan polisiye yazarı oldu, sadece İncil ve Shakespeare onu aşmayı başardı.
Şanssız bir dönemden geçtiğinde ve işler istediğin gibi gitmediğinde, kendi hikayenin yazarı olduğunu hatırla...
Sayfa 126 - Arkadya YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.