Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
240 syf.
·
Puan vermedi
Herkese merhaba sevgili arkadaşlarHarika bir tarih romanı ile sizlerleyim ve gerçekten çok severek okuduğum bir kitaptı. Aynı yazarim #kurtgecesi isimli eseri ile gelmiştim geçen hafta ama bu kitap beni benden aldıhaydi #çakabey kimdir bi öğrenelim Çakabey kimdir Çaka Bey veya Çağa Bey (Yunanca: Τζαχᾶς - Cahâs; ö. 1092), Selçuklu komutanı ve denizcisidir. 1071'deki Malazgirt Meydan Muharebesi'nin ardından Selçukluların Anadolu coğrafyasına yayıldıkları dönemde Smirni merkezli bağımsız bir beylik kurmuştur. Çakabey nereleri fethetti Bizans donanması ile kara ordusunun büyük ölçüde çökmesini fırsat bilen Çaka Bey, ilk olarak sahil şehirlerinden Urla ve Foça'yı fethetti. Daha sonra Midilli ve Sakız'ı alıp Sisam ve Rodos'a kadar uzanan, adaları kurtarmaya gelen Bizans donanmasını da bozguna uğratan Çaka Bey, ilk deniz galibiyetini almış oldu.
Çakabey
ÇakabeyGökhan Çelik · Yediveren Yayınları · 202110 okunma
390 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Şah Mat
Bayıldım! Bu adamın kalemi harika! Okurken kurgudan çok yazma stiline odaklandım. Her bir karakterin üslubundaki farklılığı, konu akışı, betimlemeler ve yaşattığı hissiyatı mükemmel. Eserimiz Çaldıran savaşını ele alıyor. İki cengaverin cihangir olma arzusu, Alevi-Sünni muharebesi, kardeş katliamı, bir de güzeller güzeli Taçlı Hatun.. Yazar öyle bi’ yazmış ki; 16. yüzyılı bizzat yaşatıyor. Tarihi sevmeyene bile sevdirir. Sevenin ise zaten şarabı. :) Evet, bir tarih romanı fakat İskender Pala aşk temasını da çok seviyor. Nakış nakış sayfalara işlemiş sevgiyi ve muhabbeti. Aşk gibi duygusal kitaplardan hiç hoşlanmayan biri olarak, bu kitabı okurken daima latif bir tebessüm ve hayranlıkla “Ne güzel tasvir etmiş” dedim kendi kendime. Sevginin ne olduğunu sorgulamayı da ihmal etmedim. Velhasıl, muharriri her ne kadar methetsem de fesahatindeki nüktelerini anlatmaya zayıf kalır sözlerim. O yüzden okumanızı ve okutturmanızı tavsiye ederim.
Şah ve Sultan
Şah ve Sultanİskender Pala · Kapı Yayınları · 202332,4bin okunma
Reklam
1808 syf.
·
Puan vermedi
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
Lev Tolstoy
Lev Tolstoy
Lev Tolstoy'un "Savaş ve Barış" adlı romanı, 1804 yıllarında Çarlık Rusya ve Fransa arasında yaşanan savaş yıllarındaki olayları anlatmaktadır. Bu eser, Rusya'nın Fransa tarafından istilası döneminde gerçekleşen olayları ve Napolyon döneminin Rusya'daki Çar toplumuna olan etkisini beş asil ailenin hikayesi
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201920,9bin okunma
240 syf.
10/10 puan verdi
·
14 günde okudu
Dikkat Spoiler içerir!
Murad ve Gökçen aşkını ilk kez Alper Çağlar'ın üstlendiği 'Börü' dizisinde görmüştüm. Dizide, Gökçe ile Murad'ın kavuşamaması tesadüf değildi. 'Deli Kurt' romanına bir gönderme vardı. Bugün, nihayet romanı bitirdim. Roman ile ilgili güzel bir özet sunacağım, ancak bu özet spoiler içerir şimdiden teşekkürler. Roman,
Deli Kurt
Deli KurtHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 202015,5bin okunma
babasından yaşlı bir oğul..
Albert’in henüz ilk yaşı dolmadan başlayan I. Dünya Savaşı (1914-1918), Camus ailesinin babasının ölümüne neden olacaktı. Savaşın hemen başlarında cereyan eden Marne Muharebesi sırasında ağır yaralanan baba Lucien Auguste, 11 Ekim 1914’te yaşama veda ettiğinde, küçük oğlu Albert henüz 11 aylıktı. Albert Camus’nün babasına dair hafızası, yalnızca birkaç fotoğraf ve annesinin anlattığı birkaç hikâyeden ibaretti. Dahası, Camus, babasının mezarını dahi ancak 40 yıl sonra, yani 40 yaşındayken bulabilecekti. Babasının mezarının başına geldiğinde, onun 29 yaşındayken öldüğünü anımsayan Camus, bu mezar taşının altında yatan adamın, yani hiç tanımadığı babasının kendisinden daha genç olduğu düşüncesiyle sarsılmıştı. Camus’nün ölmeden önce üzerinde çalıştığı, ölümüne neden olacak trafik kazasında elyazmaları halinde yanında bulunan ve ancak ölümünden 34 yıl sonra bu elyazmaları birleştirilerek yayımlanacak olan otobiyografik romanı İlk Adam’da (Le Premier Homme) söylediği gibi: “Oğulun babadan daha yaşlı olduğu yerde, yalnızca çılgınlık ve kaos vardı.”
262 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Romain Gary ,bu eserde bambaşka bir dil ve üslup ile karşımıza çıkıyor ve bizi -40 derece soğukta, savaşın tüm gerçekliği ile en savunmasız şekilde karşı karşıya bırakıyor.2. Dünya Savaşı'nın en civcivli zamanında, en sert çarpışmaların yaşandığı Stalingrad Muharebesi dönemi Polonya'nın küçük bir köyüne götürüyor bizi.Oradaki direniş, iki arada bir derede kalan köylüler, her zaman olduğu gibi savaşın tüm bedelini etiyle, kanıyla ödeyen kadınlar, ihanet edenler, direnenler, kahramanlar, savaşın acımasız yüzü...Yazılmaya çalışılan bir kitap,ruhu saran müzik tutkusu, kaybedilen oğullar, kurşuna dizilerler, direnenler, kahramanlaşanlar, buz gibi soğukta filizlenen içimizi ısıtan bir buruk aşk...Janek ile beraber direnişçi partizanlar ve köylülerin öyküsü ile zenginleşerek savaşın fotoğrafını çeken müthiş metin, ayrıca araya serpistirilen kallavi cümleler ile insanı sorgulatmaya da doyamıyor. Her şeyden önemlisi de Romain Gary, Emile Ajar romanı olması.
Polonya'da Bir Kuş Var
Polonya'da Bir Kuş VarRomain Gary (Emile Ajar) · Agora Kitaplığı · 2012244 okunma
Reklam
352 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
1984
Distopik ve politik kurgunun önemli romanlarından biridir.George Orwell, Dünya'da yakın tarihlerde pek çok noktada yaşanan, insan hayatında her anlamda olumsuz etkiler yaratan Soğuk Savaş,Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atılması,Holokost(Yahudi soykırımı), Stalingrad Muharebesi,Ardenler Taarruzu,Midway Muharebesi, Polonya Seferi
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört
Bin Dokuz Yüz Seksen DörtGeorge Orwell · Can Yayınları · 2014165,2bin okunma
528 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
47 günde okudu
"Onur. Bağlılık. İntikam".
David Kirk
David Kirk
'ün "
L'Honneur du Samouraï
L'Honneur du Samouraï
" bizi şeref, sadakat ve intikam ilkelerinin Japon savaşçıların hayatlarının temel direkleri olduğu bir zamana götürüyor. Bu destanın kalbinde ünlü efsanevi samuray, Japon kurdu,
Miyamoto Musashi
Miyamoto Musashi
, Japonya'da Doğu güçlerinin Batı güçlerine karşı zafer kazandığı önemli bir
L'Honneur du Samouraï
L'Honneur du SamouraïDavid Kirk · Albin Michel · 20181 okunma
224 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Polonya’da Bir Kuş Var, İkinci Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren Stalingrad Muharebesi zamanı Polonya’nın bir köyünde yaşananlara odaklanıyor. Bir grup partizan ormanda soğuk, açlık ve işgalcilerle mücadele ediyor. Köylüler, işgalciler ve partizanlar arasında kalıyor. Direnişi ve boyun eğmeyi çok iyi kurgulamış Gary, birçok karakterin hikayesi
Polonya'da Bir Kuş Var
Polonya'da Bir Kuş VarRomain Gary (Emile Ajar) · Sel Yayıncılık · 2023244 okunma
472 syf.
·
Puan vermedi
·
32 saatte okudu
Tarihsel Bağlam Jane Austen, hem Georgian dönemi (1714-1830) hem de Regency dönemi (1811-1820) yazarıdır, yani hayatını Kral III. George ve oğlu George IV hükümdarlıkları altında geçirmiştir. George III, akıl sağlığı yerinde olmayan bir hale gelince yerine oğlunun naibi olarak yönetmesine izin vermiştir. Müsrif George IV, sanatın bir destekçisi
Emma
EmmaJane Austen · Zeplin Kitap · 201610,1bin okunma
Reklam
'Yıllar geçmiş, ne yapalım?' diyor sonunda. Ama çok iyi hatırlıyorum: Çok koşuşurdu, durup dinlenmek bilmezdi, hep bir şeylerin eksikliğinden söz ederdi, ne yazık ki neyin eksikliğinden söz ederdi hatırlamıyor. Canım, herhalde Mustafa sayesinde bu eksiklikler giderildi. Peki bu konuyu hiç düşünmediniz mi? Düşündünüzse bir kenara yazmadınız mı? Unutmuşuz işte: Nerde bizde Mustafa'nın hafızası. Ha, evet hafızası çok kuvvetliydi. Ne güzel şeyler anlatırdı. Insan bir kenara yazmayı akıl edemiyor ki. "Neden yazsınlar? Mustafa, meydan muharebesi kazanmadı ki. Harbi Umumi'de esir mübadele komisyonunda da bulunmadı. Bayındırlık bakanı olmayı da anlaşılmayan bir sebeple, kabul etmedi ki gazetede resmi çıksın. Radyoda, atomu ve Einstein'ı basitleştiren konuşmalar da yapmadı. Cumhuriyet'in ilanı sırasında orta yaşlı biri olsaydı, ne yaparsa yapsın, bir caddeye filan adı verilirdi. Ne yazık ki, o yıllar da geride kalmıştı. Artık zor yıllar yaşanıyordu. Herkes bir telaş içindeydi. Üniversitede profesor diye kapıya kart iliştirmek bile yetmiyordu artık; doktora yaptırmak diye bir şey çıkmıştı; profesörler iki yabancı dil bilecek, diye bir söylenti dolaşıyordu. Doçentlik tezi, kollokiyum, bilimsel araştırma ve daha bir sürü yabancı deyimden söz ediliyordu. Tozdan dumandan ferman dinleyecek hal yoktu kimsede. Kimsenin, mekanikte temel yenilikleri kim yapmış diye ilgilenecek hali yoktu. Herkes kendi derdine düşmüştü. Peki, herkesin kendi derdine düştüğü bir sırada Mustafa İnan ne yapıyordu? 'Kamil bir insan' olmaya çalışıyordu.'
Sayfa 129 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
52 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.