Rüya mutfağa gitti. Biraz sonra elinde iki küçük kuruyemiş tabağıyla döndü. Birisini Murat'ın önündeki sehpaya koydu, birisini de kendi aldı. Gece boyunca konuşmaya ve şaraplarını içmeye devam ettiler. Uzun zamandır görüşememiş olmalarının acısını çıkarır gibiydiler; birbirlerine anlatmadıkları şey kalmamıştı neredeyse. Murat, Rüya'nın kendisi hakkında pek çok ayrıntıyı, görüşmedikleri dönemde neler yaptığı da dahil, bildiğini fark etti. Oysa Murat'ın o dönemle ilgili olarak Rüya hakkında bildiği şeyler sınırlıydı. 'Bu kız bana hala ilgi duyuyor galiba' diye geçirdi aklından. Aslında neredeyse çocukluklarından beri düşünmemeye çalıştığı bir konuydu bu. Rüya'ya sadece bir arkadaş gözüyle bakmaya koşullandığı için romantik bir ilişki olasılığını zihninden uzaklaştırmıştı hep. Şimdi bu kadar şarabı içip de onunla karşı karşıya oturmuş konuşurken yanıtlamaya hiçbir zaman cesaret edemediği bir soru beynini yeniden kurcalamaya başlamıştı: 'Rüya' nın ona ilgisi vardı, bu belli oluyordu, ama kendisinin de Rüya'ya ilgisi yok muydu?' İzmir' deki bir grup buluşmasında, Murat kendisini tutamayıp Rüya'yı dudaklarından öpmüş, sonra hemen geri çekilip defalarca özür dilemişti. Rüya ise kahkahalarla gülmüş "Tamam tamam sorun yok" demişti. Murat o kahkahaları alay gibi almış ve kırılmıştı. Şimdi yıllar sonra, Rüya'nın kendisiyle ilgili bu kadar ayrıntıyı biliyor olmasına bakınca, o kahkahanın alayla ilgisi olmadığını anlıyordu.