“Küçücük bir mutluluk için bizim canımız çıkıyor be! Bunlar el ele tutuşuyorlar, ikisi de mest. Bir yerde buluşuyorlar, ikisi de baygın. Yan yana oturuyorlar, ikisi de sevinç içinde. Kızım, biz her şeyi çok çabuk yaşadık ve çok çabuk eskittik. Hayatı bir dikişte içip bitirdik. Bizim sorunumuz bu. Bir de şunlara bak. Hiç telaş etmiyorlar. Her adımın ve yudumun tadını çıkarıyorlar. Korkmaktan korkmuyorlar, utanmaktan utanmıyorlar, her duygunun hakkını veriyorlar. Düşünsene, biz artık birbirimize dokunmaya gerek duymadan dans ediyoruz, onlarsa sarmaş dolaş tango çağını sürdürüyor.
"Şimdiki gençler hepimizden farklı."
"Biz hiç olmazsa sevişmeyi biliyorduk, 70'liler savaşmayı. 80'liler bir tuhaf. Galiba ne sevişmeyi biliyorlar ne savaşmayı. Bakalım 90'lılar nasıl olacak?"
İnceliğini, görgüsünü ve yaratıcılığını yalnız misafir ağırlamak, gösteriş yapmak, giyinip süslenmek için kullanıp tükettiğinden, annemden bize pek bir şey kalmazdı. Bu yüzden ona eskiden beri kızar, babama da acırdım.
Galiba eski insanların gizli çıkılarında her derde deva bazı iksirler, türlü yaşama hünerleri var. Keşke bizim de böyle iksirlerimiz, hünerlerimiz olsaydı...