Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Reform'un ahlaki standartlar üzerinde gözle görülür herhangi bir kalıcı etkisi olmamıştı. Çoğunlukla geçici bir doğruluk hevesiyle gerçekleşse de reformların ardından, geleneksel standartlar geçersiz kılınmış, ahlak pahasına dogma öne çıkarılmış ve bunlar iyi sonuçlar vermemiştir.
Para İktidarının yükselişi
Modern dönemin mutlak hükümdarı paradır. Antik dünyanın belli bir döneminde servetin bugünkü kadar güce sahip olduğu bir zaman dilimi olmuştur belki ancak Orta çağda böyle olmadığını biliyoruz. O dönemde para kendi üstüne düşeni feodal hizmet ile veya benzer şekillerde ödeyen serfin umurunda değildi. Ancak bugün para görmezlikten gelinip, küçümsenemeyecek kadar güçlü, nefret edilemeyecek kadar arzulanır bir hale geldi.
Sayfa 91 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Osmanlı İmparatorluğu'nun Batı ile Doğu trajedisi.
Osmanlı İmparatorluğu da çağdaş devlet olmak istemişti. Bilhassa Sultan III.Selim'den itibaren bu maksada yönelik icraat hepinizin malumudur. Lakin Osmanlı saltanatına çağdaş devlet olabilmek mukadder değildi. Çünkü Osmanlı saltanatı bekasını temin için bir taraftan Batı medeniyetine girmek zorunluluğunu hissetmekle beraber, diğer taraftan Doğu medeniyetinin devlet sisteminde son gelişme merhalesi olan dini-feodal ve gayri milli bir imparatorluktan, hilafetle kaynaşmış padişahlıktan ayrılamıyordu. Zaten halife-padişahlık sisteminin mahiyeti, bugünkü Batı medeniyetinin asli kaynaklarından olan Rönesans, dini reform ve ihtilalin ruhlarına aykırıdır. Dini geleneği temsil ve müdafaa etmekle mükellef hilafet, esasında, laik Rönesans hareketine ve dini reforma rıza gösteremezdi. Toprak ağalığına dayanan padişahlık, kendi dayanaklarını kırmadan siyasi ve toplumsal bir ihtilale müsait olamazdı. Nihayet Rönesans, ihtilal ve dini reform, milli hareketlerin çıkış noktası olduğundan, muhtelif kavimleri, milliyet prensibine aykırı ideal ve menfaatlerle saltanat asasına baş eğdiren bir imparatorluk, kendisine mezar kazacak olan milliyet hareketinin doğup gelişmesine göz yumamazdı. Kısacası Osmanlı İmparatorluğu'nun trajedisi,gibiydi hem Batı medeniyetine girmek, hem girmemek mecburiyetleri tezadında adeta yoğunlaşmış gibiydi.
Gericiliğe fırsat vermeden, çağdaşlaşmayı uygulamalıyız.
Batı'da aralıklarla meydana gelip, gericiliklerle çarpışarak, kanlı fedakârlıklar sayesinde nihayet galebe çalabilen Rönesans, dini reform ve ihtilal hareketlerinin semerelerini, biz kısa bir zamanda elde etmeye mecburuz ve bunun için o hareketlere karşı çıkan engellerin hepsine birden hemen bir anda göğüs germek mevziindeyiz. Avrupa'da birkaç asra yayılmış olan olguları Türkiye'de birkaç on seneye sıkıştırmak icap ediyor. Türkiye çağdaş devleti az zaman zarfında başarıyla kurulamazsa, fırsatın elde kaçırılmış olmak tehlikesi vardır.
İbn Haldun'un yerinde tespiti: Devletler tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Bu, kural insanlık tarihi boyunca değişmemiştir. Ancak akıllı liderlerin yönettiği toplumlarda ölüm olayı uygulanan akıllı stratejilerden ötürü büyük oranda ertelenir. Bu bağlamda devletlerin ömrü bitmeye, oluşturulan siyasi düzen alabora olmaya yüz tuttuğu her dönemde tarihte gördüğümüz birçok örnekte de karşımıza çıktığı gibi birtakım önlemler alınmaya başlanır. Osmanlının çöküş döneminde gerçekleştirdiği ıslahatları, Avrupa'nın gerçekleştirdiği Aydınlanma, reform ve Rönesans'ı bu bağlamda örnek verebiliriz. Yapılan ıslahat, reform ya da zuhur eden yenilenme hamleleriyle ülkeler yeniden toparlanma hamlesi gerçekleştirir. Kimi başarılı olur kimi başarısız.
170 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Lamartine Voltaire için şöyle der: "İtalya Rönesans'ı yaşadı, Almanya Reform'u gördü fakat Fransa'nın ise Voltaire'i vardı. Voltaire okumaktan keyif aldığım Fransız filozof, yazar.. 1964’te Paris’te doğmuş, babası hukuk okumasını isterken kendi edebiyat okuyup, sistemi, siyaseti, zenginleri, sarayları eleştiren, mizahi
Candide
CandideVoltaire · Alfa Yayıncılık · 20205bin okunma
Reklam
Hıristiyanlık ruhunun zayıfladığı, yukarı sınıflarda rüşvet ve kayırmacılığa aşağı sınıflarda cehalet ve kabalığa düşen ruhbanın “başı ve organlarında” reform yapmak gerektiği düşüncesi her tarafta gittikçe güçleniyordu.
Sayfa 161 - İş bankası Kültür Yayınları
240 syf.
·
Puan vermedi
Kitap Baba, Oğul ve Hayalet olmak üzere üç kısımdan oluşuyor. İhsan Sait karakterinin merkezinde olduğu, farklı farklı olaylara geçiş yaptığımız, sonunda hepsinin bağlantılı olduğu dili sebebiyle okuması zor olan bir kitap. Neyseki yazarın okuduğum ilk kitabı değildi. Osmanlı döneminde geçen bir kitap. Anladığım kadarıyla II. Abdulhamit dönemi.
Yedinci Gün
Yedinci Günİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 20163,740 okunma
Fakat hıristiyan teolojisinin cevapsız bıraktığı sorular, Katolik kilisesinin siyasî ve ekonomik güç arzusuyla birleşince, ortaya artık Batı medeniyetinin mânevî ve felsefî ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak bir din kültürü çıktı. Batı medeniyetinin Rönesans, reform ve Aydınlanma dönemlerinde yaşadığı büyük dönüşüm, bu tarihî mirasla bir hesaplaşmanın tarihidir.
24 Mart 1923: Time Dergisi ve Atatürk
Atatürk’ün Time dergisine iki defa kapak olması, Kurtuluş Savaşı boyunca Türklerin mezalim yaptığını yayınlayan Amerikan basınında değişikliğe yol açmış, Mustafa Kemal 21 Şubat 1927 tarihinde de derginin kapağında yer almıştır. Time, Atatürk’ü şu sözlerle okuyucularına tanıtmıştır: “Mustafa Kemal Paşa; ‘Türk nerede kendisinin efendisidir?’ deyimine, her zamanki ‘cehennemde’ cevabının yerine, ‘Türkiye’de cevabını vererek bu sözün aksini ispat etti. O hiç şüphesiz modern tarihin en büyük isimlerinden biridir. Ve şimdi Türkiye’nin kazandıklarına sahip çıkmaya azimli olarak Batı’nın gizli güçlerine karşı duruyor.” (...) “Öyle bir an düşünün ki, Batı Dünyamızda Reform, Rönesans, onikinci yüzyıl sonunun bilimsel ve kültürel devrimi ve endüstri devrimlerinin hepsi bir insan hayatının içine yığılmış olsun; ve bunlar kanunla mecburî kılınsın. İşte Atatürk, 1920 ile 1930 arasında, bu kadar kısa bir süre içinde ve hiçbir ülkede uygulanmamış en devrimci bir programı gerçekleştirdi.” 📝:millidusunce.com/misak/24-mart-1...
Reklam
134 syf.
·
Puan vermedi
·
15 günde okudu
Irkımız, dinimiz ,yaşadığımız coğrafya,rengimiz bunların ölümümüze yol açabildiğini biliyor muydunuz? Bazen doğu Türkistan’da bire Türk, Gazze’de müslüman bir çocuk, Ukrayna’da yaşayan biri, Suriye’de doğan bir aile ,Hitler döneminde Almanya’da yaşamış olan Yahudiler... Liste uzadıkça uzar ... İsimler değişir , renkler değişir, dinler değişir,
Ölümcül Kimlikler
Ölümcül KimliklerAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20197,7bin okunma
(Atatürk)1925'te diyordu ki: "Medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı zihniyetiyle medeni olduğunu isbat ve izhâr etmek mecburiyetindedir... Âli hayatiyle, yaşayış tarziyle medeni olduğunu göstermek mecburiyetindedir.” 1927'de de, “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen asri ve
15. ve 16 yüzyıllarda en görkemli dönemini yaşayan Osmanlı İmparatorluğu 17 yüzyıldaki duraklama devrinden sonra, dünyadaki gelişmelere ve Ortaçağ sonrası Rönesans ve reform hareketlerinin doğurduğu yeni akımları ayak uydurmak için yenileşme hareketlerine girişmiştir. Fakat güç merkezleri artık kaymıştı ve yenileşme hareketleri devleti kurtaramayacaktı.
Sayfa 59
Tarih temel olarak, ekseriyetle biyografi biçiminde siyasi ve askeri tarih anlamına geliyordu. Ne buna ne de başka şeye karşı herhangi bir merak yoktu. Ortadoğulu okurlar, Osmanlı dış politikasının yürütülmesinde açıkça ilişkili görülen Rönesans, hatta Reform hakkında en ufak bir şey bile bilmiyordu.
856 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.