Mert

Kişinin yaşayışı bakımından hürriyet, kişinin kendi kendine söz geçirmesidir, kendi kendine, yani iradesini engelleyen güdülere, sorumsuzluğa, cehalete ve çılgınlığa. Bunun için elimizde tek silâh var: Akıl. Tabiata karşı savaşımızda ilim ne ise, kişiliğimizi fethetmemiz için de akıl o.
Sayfa 360 - İletişim Yayınları, 10. Baskı
Reklam
... Spinoza haklı: Hürriyet zorunluluğun şuuruna varmak, dış engellerden kurtulmak için bu zorunluluğunun şuuruna varmak, dış engellerden kurtulmak için, bu zorunluluktan faydalanmaktır.
Sayfa 359 - İletişim Yayınları, 10. Baskı
... Kader, hakikî illetlere bakar, adalet eder. İnsanlar, zahiri gördükleri illetlere, hükümlerini bina eder; kaderin aynı adaletinde zulme düşerler.
Sayfa 347 - İletişim Yayınları, 10. Baskı

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Victor Hugo
"Ve mezarın çözdüğü dolaşık yumak."
Sayfa 345 - İletişim Yayınları, 10. Baskı
— Bir felaket ne kadar geç gelirse o kadar iyidir! Nasreddin Hoca'nın konuşan eşeği fıkrasını bilmiyor musun sen? Nasreddin Hoca, İran, Maveraünnehir ve Anadolu'nun tüm fıkralarının yarı-efsane kahramanıydı. Şirin anlattı: — Yarı deli bir kral, Nasreddin'i eşek çaldığı için idama mahkûm etmiş. Tam idam edilecekken Nasreddin haykırmış: "Bu hayvan aslında benim kardeşimdir, bir büyücü onu bu kılığa soktu, bir yıllığına bana teslim edilirse bizim gibi konuşmayı öğretirim ona!" Aklı karışan hükümdar sanığa vaadini yinelettirmiş, sonra da hükmünü vermiş: "Öyle olsun! Ama günü gününe bir yıl içinde bu eşek konuşmazsa idam edileceksin." Oradan ayrılırken karısı Nasreddin'in yakasına yapışmış: "Böyle bir şeyi nasıl vaat edebildin? Bu eşek konuşmayacak, biliyorsun." "Tabii ki biliyorum," diye cevap vermiş Nasreddin, "ama bir yıl sonra kim öle kim kala? Bir yıl içinde kral da ölebilir, eşek de ölebilir, ben de ölebilirim." Prenses devam etti: — Eğer zaman kazanmayı becerebilseydik, Rusya belki de Balkanlar'da veya Çin'de çıkacak savaşlarla uğraşmak zorunda kalacaktı. Üstelik çar da sonsuza kadar kazık çakacak değil ya, o da ölebilir, altı yıl önce olduğu gibi yeni ayaklanmalar ve isyanlarla tahtı sarsılabilir. Sabredip beklemeliydik, biraz kurnaz olmalı, hık mık etmeli, iki büklüm olup yalan söylemeli, sözler vermeliydik. Doğu bilgeliği denen şey budur ezelden beri; Shuster¹ bizi Batı ritmiyle ilerletmeye çalıştı, ama gemiyi de batırdı.
Sayfa 309 - Yapı Kredi Yayınları, 65. Baskı. Çev: Ali BerktayKitabı okudu
Reklam
— Çar kendi sınırlarında bir demokrasi kurulmasını istemiyor, Parlamento lafını duyunca öfkeden tir tir titremeye başlıyor. — Ama İngilizler için aynı şey söylenemez herhalde! — Hayır. Ama İranlılar kendi kendilerini yönetmeyi başarıp rüştlerini ispat ederlerse, bu durum Hintlilerin gözünü açabilir! O zaman da İngiltere'ye tasını tarağını toplamak düşer. Bir de petrol sorunu var tabii. 1901'de bir İngiliz vatandaşı, Knox d'Arcy yirmi bin sterlin karşılığında tüm İran Şahlığı'nın petrolünü işletme imtiyazını aldı. Bugüne dek petrol üretimi çok fazla değildi, ama birkaç hafta önce Bahtiyarî aşiretlerinin bölgesinde muazzam petrol yatakları bulundu, mutlaka duymuşsunuzdur bu haberi. Bu yataklar ülke için çok önemli bir gelir kaynağı olabilir. Ben de meclisten, Londra ile yapılmış anlaşmanın daha adil koşullar sağlayabilmemiz için gözden geçirilmesini istedim; mebusların çoğunluğu bu görüşümü onayladı. O günden sonra İngiltere sefiri beni bir daha evine davet etmedi.
Sayfa 252 - Yapı Kredi Yayınları, 65. Baskı. Çev: Ali BerktayKitabı okudu
Ömer Hayyam
Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz: Kuklacı Felek Usta, kuklalar da biz. Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer; Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.
Sayfa 243 - Yapı Kredi Yayınları, 65. Baskı. Çev: Ali BerktayKitabı okudu
... Günümüzde seyyahların hep acelesi var; telaş içinde, her ne pahasına olursa olsun diyerek geliyorlar, ama gelmek bir yolun sonuna varmak değil. İnsan her menzilde bir yere varır, her adımda gezegenimizin gizli kalmış bir yüzünü keşfedebilir, bunun için bakmak, istemek, inanmak, sevmek yeterli.
Sayfa 240 - Yapı Kredi Yayınları, 65. Baskı. Çev: Ali BerktayKitabı okudu
... "İran hasta" diyordu. "Başucuna bir sürü gelenekçi, yenilikçi hekim toplanmış, her biri kendine göre bir ilaç öneriyor, hastayı kim iyileştirirse gelecek de onun olacak. Eğer bu devrim zaferi kazanırsa mollalar demokratlaşmak zorunda kalacak; eğer başarısız olursa, demokratlar mollalaşacak."
Sayfa 235 - Yapı Kredi Yayınları, 65. Baskı. Çev: Ali BerktayKitabı okudu
Ömer Hayyam
Ne bilginler geldi, neler buldular! Mumlar gibi dünyaya ışık saldılar. Hangisi yarıp geçti bu karanlığı? Birer masal söyleyip uykuya daldılar.
Sayfa 224 - Yapı Kredi Yayınları, 65. Baskı. Çev: Ali BerktayKitabı okudu
Reklam
— Rochefort mektubunda adınızın Benjamin Omar olduğunu yazmış. İran'da sadece Benjamin'i kullanın, "Ömer"i ağzınıza bile almayın. — Ama Hayyam'ın adı da Ömer! — 16. yüzyıldan, İran Şii olduğundan beri bu isim kara listeye alındı, başınıza bir sürü dert açabilir. İnsan kendini Doğu ile özdeşleşmiş sanırken bir anda onun kavgalarının içinde de bulabilir.
Sayfa 198 - Yapı Kredi Yayınları, 65. Baskı. Çev: Ali BerktayKitabı okudu
... Sadece çöl şairlerinin türküsünü yakabileceği türden bir dilber: Onu görseler, yüzü güneş, saçları kuytu gölgeler, gözleri serin su pınarları, bedeni ince, uzun bir hurma ağacı, gülümseyişi bir serap, derlerdi.
Sayfa 190 - Yapı Kredi Yayınları, 65. Baskı. Çev: Ali BerktayKitabı okudu
Ömer Hayyam
Kalk haydi, ebediyen uyuyacağız zaten!
Sayfa 171 - Yapı Kredi Yayınları, 65. Baskı. Çev: Ali BerktayKitabı okudu
Ömer Hayyam
Denize düşüp kaybolan su damlası Toprağa karışan toz zerresi Nedir bu dünyaya gelip gidişimizin manası? Fena bir böcek işte, bugün var yarın yok.
Sayfa 162 - Yapı Kredi Yayınları, 65. Baskı. Çev: Ali BerktayKitabı okudu
Ömer Hayyam müridinin ardından, öteki dostları için de yaptığı gibi, aynı vakar, aynı tevekkül, aynı edepli üzüntüyle gözyaşı döktü. "Yan yana oturmuştuk hayat sofrasına, bizden birkaç kadeh önce sızıp gittiler." (...)
Sayfa 161 - Yapı Kredi Yayınları, 65. Baskı. Çev: Ali BerktayKitabı okudu
Resim