Serinin bu kitabıyla birlikte hikaye artık saray ekseninin dışına çıkıyor. Celaena’nın Wendlyn’e gitmesiyle yeni karakterlerle tanışıyoruz. Feyleri derinlemesini okuduğumuz için beni çok mutlu eden bir kitap oldu hatta keşke sadece bu türü anlatsaydı yazar. Cadıları da bu kitapla tanımaya başlıyoruz ve sanırım o dünyayı en iyi anlatan kitap buydu fakat sürekli olan geçişleri hiç sevmedim. Örneğin Celaena ve Rowan okuyoruz, önemli bir olay oluyor sayfayı çeviyorum ve bum! Başka bir bölüme geçip tekrardan cadıların dünyasına giriyoruz ama benim aklım önceki bölümde nelerin yaşanacağında kaldığı için bölüme tam odaklanamıyorum. Hatta Celaena ve Rowan bölümleri hangi sayfalarda diye kitabın sonlarını karıştırdığım da oldu.
•
Cadıların olduğu kısımlarda sıkıldım maalesef ama bu yeni karakterleri tanımamızı sağlamak ve kurguya dahil edebilmek adına yazarın bunu yapması gerekiyordu.
•
Okumaktan en zevk aldığım kısımlar kesinlikle Rowan ve Celaena(ya da artık Aelin demem gerek) bölümleri oldu. Chaol karakterine gerçekten ısınamıyorum ve yine onun sahnelerini göz devirerek okudum.
•
Sanırım yazarın en zevk aldığı şey olayları sonda yazıp okuyucuyu heyecanlandırmak. Başlangıçtaki bazı sayfalar sıkıcı geliyor ama en sonunda öyle şeyler oluyor ki eliniz hemen öbür kitaba uzanıyor.
•
Aelin’ın kendini keşfedişi ve artık kaçmayıp savaşması, kimliğini kabullenmesi çok güzeldi. İkilemlerden kurtulması o suikastçıdan arınıp herkesten sakladığı asıl kraliçeye bürünmesi belki de bu kitabın esas vermek istediği metindi.
•