Tarihsel süreç ilk olarak sosyalizme sonrasında da son aşama olan komünizme geçişle son bulur.Sosyalizmde "‘üretim araçlarının mülkiyeti ilga edilir ve koletif mülkiyete geçilir. Arzulanan kazanç kolektif faydaya sunulur. Komünizm ise insanların toplumsal bir öz olarak yaratıcı potansiyellerini geliştirdikleri, toplumsal ilişkilerini özgürlük temelinde biçimlendirdiklerî ve özgür ve eşit bir toplumu mümkün kılan otomatikleştirilmiş üretim temeline dayanır.
Malum olduğu üzere, tarihsel süreç bu yönde gelişmemiştir. Bu süreç içerisinde bir yandan, az ya da çok sosyal devletçi bir kapitalizm oluşurken, diğer yandan, Marx’ın ima ettiğinin tersine, iktisadî bakımdan planlı ekonomik örgütlenmeye dayalı yapısıyla, hem kapitalist sistem ile rekabet edemeyen, hem de siyasî açıdan özgürlük ve eşitliği garantileyemeyen vahşi bir yönetim sistemi ortaya çıkmıştır.
Marksist kuram başlangıcından itibaren hem büyük teveccüh gördü, hem de şiddetli eleştirilere uğradı. Marksizmin bir “devlet kuramı” olarak dogmatik hale getirilmesi, insan haklarını ihlal eden rejimlerin ortaya çıkmasına sebebiyet verdi. Bir çok eleştirmen işin bu yönüne vurgu yapmış ve tüm kuramsal inşaya karşı bir saldırı başlatmıştır.
.. Belçikalı Adolphe Quetelet (1796-1874) istatistik ve olasılık hesaplarını sosyal bilimler içerisine sokan kişidir. Görünürde düzensiz görünen toplumsal yaşamın içerisindeki düzeni matematik aracılığıyla göstermek istemişti. Quetelet, suç ve edebi yeteneğin gelişmesi gibi istatistiksel düzenlilikler yoluyla açıklanabilecek bütün konuları
Modern sosyoloji anlayışı ve toplum öğretisi seküler bir temel üzerinde gelişmiştir. İnsan hayatını açıklayan modellerin artık Tanrı’ya dayandırılmaması ve insanlığın gelişimiyle ilgili sorulara teolojik cevaplarm beklenmemesi ile birlikte sosyolojik düşünce başarıyla gelişmeye başlayabilmiştir.
Bu manada modern bir bilim olarak sosyolojinin gelişimi, doğa bilimlerinin insan ve doğa üzerine yapmış oldukları rasyonel, objektif ve seküler inceleme ve araştırmalarla bağlantılıdır.
Burada temsil edilen görüş, bu yeni düşünme biçiminin insanın düşünme potansiyelinin “ulaşılabilecek son nokta” olduğu değildir. Yeryüzünde gözlemlenebilir ve ölçülebilir olana yoğunlaşmak, bir bütün olarak toplumsal gerçekliği ancak eski düşünme biçimi kadar kapsayabilir. Hiçbir bilimsel düşünce her şeyi eksiksiz bir biçimde içeremez.
Bununla birlikte doğa bilimlerinin yöntemleriyle insanların bir arada yaşamalarıyla ilgili nispeten daha kapsamlı bilgiye -fakat hâlâ çok yetersiz ve tasnif edici bakış açılarından mahrum olan bir bilgierişebileceğimiz bir yol bulunmuştur. Antik dönem yazarlarına oranla daha çok bilgiye sahip olduğumuz bir gerçektir, ama henüz bir bilge olup olmadığımız bir muammadır.
Bazı kültürlerde doğa, korunan ve saklanan bir şey olarak idrak edilirken; aydınlanma ile birlikte bir iktidar, kullanım ve sömürü nesnesi haline geldi.
Durkheim üç farklı intihar türü olduğunu ifade eder: Bencil intihar, diğerkâmcı intihar ve anomik intihar.
Bencil intiharın sebebi bireyin topluma yeterince entegre olamamasıdır. Bencil intiharda bulunan kişi kendine acı çektirir. Kendini çevreleyen, fakat aynı zamanda onu dışlayan toplumu kötü olarak algılar. “Kendimi öldürürsem, kendim için
...değer sistemi toplumdaki toplumsal eşitsizliği de belirler.
Bir değer olarak para hakim değerse eğer müteşebbisler toplumsal hiyerarşinin tepesine yerleşirler...
Sosyolojide kurallar yüksek bir mercie dayanarak, saf bir içe bakışla veya tefekkürle ortaya çıkmaz; aksine, gerçekliğin gözlemlenmesi ve gözlemlenen verilerin analizi yoluyla elde edilir.
...Bilim ve tekniğin zaferi ile başlayan aydınlanma süreci ilerlemeyi garanti etmemekle beraber, insanın zararına olabilir ve bir baskı aracı haline gelebilir.