İlyiç’in yaşamı sırayla birbirinin yerini alan, birbirine ters iki ruh haline bölünmüş gibiydi: Kâh umutsuzluğa kapılıyor, ölüm denen ve insana dehşet veren anlaşılmaz şeyi beklemeye başlıyor, kâh umutlanıp büyük bir ilgiyle bedeninin çalışmasını gözlemlemeye koyuluyordu.