En kötü kombinasyon, boş bir ruh ile dolu bir midedir. Bazen bir kişinin hastalığı olarak gördüğümüz şey, aslında çağın veya toplumun hastalığıdır. Her kim insanlara öğretmeye gider, ama kendisi onlardan öğrenmezse kibirli bir ahmaktır.
Ketebe Yayınları
Her hastalık aslında bir ruh hastalığıdır. Novalis
Reklam
Ben ruhsal bakımdan hastayım, akciğer rahatsızlığı ruh hastalığımın dışa vurmasından başka bir şey değil.
Sayfa 44
"Peter Kramer Listening to Prozac adlı çok satılan kitabında, yeni ortaya çıkan bu alanın veçhelerini "kozmetik psikofarmakoloji" olarak adlandırmış ve bunların; ruh haline neşe katmaya yönelik güçlü, belki de gerçekçi olmayan bir talep doğuracağı konusunda endişelerini dile getirmiştir. Ama psikiyatrlar ve DSM daha en baştan sahne, umumi tuvalet korkuları ve diğer olağan meseleler gibi davranışların ciddi bir akıl hastalığının veçheleri olduğuna Amerikalıları inandırmamış olsaydı, halktan bu kadar çok insanın bunlara karşı antidepresan alıp almayacağı kuşkuludur." -Christopher Lane, Utangaçlık: Normal Bir Davranış Tarzı Nasıl Hastalık Haline Geldi?, İş Bankası Kültür Yayınları, syf: 21
Bugün bilimin CİNSELLİK dalı yazılmamıştır. Ancak, olağandışı ruhsal tepkilerin cinsel doyumsuzluktan, cinsel enerjinin başka yönlere kaydırılmasından doğduğuna kuşkumuz olamaz. Dolayısıyla, insanın cinsel yaşamının toplumsal düzenlenmesi sorununu ortaya atmak, toplu ruh hastalığının köklerini aramak anlamına gelmektedir.
Ama gözümde biraz daha fazla değer taşıyor bu notlar, onları çağın bir belgesi sayıyorum, çünkü Bay Haller'in ruh hastalığı -bugün biliyorum artık- tek bir kişide rastlanan bir garabet değil, doğrudan çağın hastalığıdır, Bay Haller'in içinde yer aldığı kuşağın bir saplantısıdır; öyle bir saplantı ki, görüldüğü kadarıyla güçsüz ve yetersiz kişilerde değil, daha çok güçlü, alabildiğine aydın ve yetenekli kişilerde rastlanıyor.
Sayfa 22
Reklam
devamlı tenkit edenler
Vardır öyle insanlar. Devamlı kötü konuşurlar. Bu bir yerde ruh hastalığıdır. Devamlı tenkit eder, ümitsizlik aşılarlar. Her şeyin kötü tarafından bakarlar.
Adına Batı Medeniyeti dediğimiz sapkınlık, hastalığını olduğu kadar dünyaya sözünü geçirme gücünü de insana bir "öz" yakıştırma temayülüne borçlu. Descartes'in "Ben bütün özü veya tabiatı düşünmekten ibaret olan bir tözüm" dediğinden bu yana Batı âlemi yalnızca ruh ile bedeni, din ile dünyayı birbirinden kopuk farz eden bir anlayış alanımı yaygınlaştırmakla kalmadı; aynı zamanda insan ile tabiat da birbirine rakip olabilecek iki unsurmuş gibi algılatan bir yol tutturdu. Şimdiler de insanla tabiatın barışması gereğinden sıkça söz ediliyorsa da, henüz meselenin anlaşıldığına dair güçlü belirtiler yok. İnsan ve tabiat iki ayrı "öz sahibi iseler, yahut bu ikisinden birinin özü varsa yanlışın farklı bir düzeyde tekrarından başka bir şeyle karşılaşılmayacağımı peşinen söyleyebiliriz.
İçimde öyle bir sıkıntı var ki yaşlar gözümün ucunda -ağlarken dökülen değil, tutulan yaşlar bunlar; bir ruh hastalığının yaşları, hissedilebilir bir ıstırabın değil.
Sayfa 444Kitabı okudu
Dört Anlaşma
Dört Anlaşma
Dört Anlaşma
Dört Anlaşma
yeraltından notlar ve dört anlaşma kitabına nasıl bu kadar geç kaldım yıllardır anlamıyorum. Kendinizi boşlukta mı hissediyorsunuz dünya ya karamsar mı bakıyorsunuz şimdi okuduğunuz tüm kitaplara ara verin ve bu iki kitabı altını çize çize okuyunuz.tüm Rüyalarınızı dönüştürdüünüzde yaşamınızda sihir kendiliğinden oluşur böylesi bir sihirli yaşamda istediğiniz her şey size kolaylıkla gelir çünkü ruh içinizde özgürce dolaşır bu niyetin ustalığı ruhun ustalığı sevginin ustalığı değer bilmenin ustalığı yaşamın ustalığıdır bu yol bireysel özgürlüğün yoludur
Reklam
''Her inanç bir ruh hastalığının meyvesidir; altında bir hastalığın kuluçkaya yattığı bir maskedir, kendini tanımadığından kendini aldatan bir kötülüktür .''
Sayfa 21 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Sinir tutması bir ruh hastalığıdır ve ilâcı maddî olmamalı.
Sayfa 23 - Ötüken YayınlarıKitabı okudu
Georges Paris sokaklarından geçerken, kimi zaman iyileştirdiği hastalardan birine rastlardı. O zaman, sanki büyük bir köpeğin efendisiymiş de, uzun süre uzaklarda kaldıktan sonra evine dönmüş gibi eski hastası tarafından sımsıkı kucaklanırdı. Onlara yönelttiği dostça soruların ardında, her zaman gizli bir umut beslerdi. Eski hastalarına iyi olduklarından, uğraşlarından, geleceğe ilişkin tasarılarından söz ederken, şöyle küçük yanıtlar almayı beklerdi: "O günler çok daha güzeldi!" "Şimdi o denli boş ve budalaca bir yaşam sürüyoru ki!" "Yeniden hasta olabilmeyi yeğlerdim!" "Beni neden sağlığıma kavuşturdunuz?" "Insanlar, bir kafanın içinde ne denli görkemli evrenin saklı olabileceğini kestiremiyorlar." "Aklın sağlıklı olması bir tür bunama demektir." "Sizi hapse atmak gerek! Beni en değerli varlığımdan yoksun kıldınız!" "Sizi yalnızca bir dost olarak takdir ediyorum. Uğraşınıza gelince, insanlığa karşı işlenmiş bir suçta başka bir şey değil." "Bir ruh baytarından başka bir şey değilsiniz. Utanın!" "Bana hastalığımı geri verin!" "Sizi dava edeceğim!" "Sağlıklı olmak, ölümden farksız!"
ruh, bir kişiyi temsil eden benzersiz bilgi kalıbıdır ve ölümümüzden sonra kişisel bilgi kalıbımızı koruyacak bir araç olmadığı sürece, ruhumuz da bizimle birlikte ölür. Bedenimiz sahip olduğumuz DNA tarafından kodlanmış proteinlerden oluştuğu için, DNA'nın bozulmasıyla birlikte protein kalıplarımız temelli yok olur. Anılarımız ve kişiliğimiz beynimizde ateşleme işlemini yapan nöronların ve aralarındaki sinaps bağlantılarının oluşturduğu kalıplarda depolanır; dolayısıyla bu nöronların yok olması ve sinaps bağlantılarının çözülmesi, anılarımızın ve kişiliğimizin ölümü anlamına gelir. Ortaya çıkan durum inme, bunama ve Alzheimer hastalığının yarattığı yıkımlara benzer, ama mutlak ve kesindir. Beyin olmayınca zihin olmaz; beden olmayınca ruh olmaz. Kalıplarımızı karbon esaslı proteinlerimizin oluşturduğu elektrik etinden daha dayanıklı bir araca yükleyecek bir teknoloji geliştirilene kadar, bilimsel bulguların bize söylediği şey, bilgi kalıbımızın, yani ruhumuzun da bizimle birlikte öldügüdür.
Sayfa 155 - AlfaKitabı okudu
1.500 öğeden 781 ile 795 arasındakiler gösteriliyor.