Hşbize Allahın 1lütfu olarak verilmiştir, Allahı tanımak için geldiysen, bunu ona gösterirsen, kalbine hikmet ilham edecektir 102
Muhammediliğin batini tarafını anlamak istiyorsan, tarikata girmen, derviş olman gerekir çünkü gerçek manada öğrenmek sadece kişisel tecrübeyle mümkündür 49
1çok Avrupalı entelektüel, bilgin islam hakkında araştırma
Ruhsal açıdan sıkıntı içinde olduğunuz zaman, birinin sizi yargılamadan, sizin için sorumluluk üstlenmeye, size şekil vermeye çalışmadan gerçekten duymasının müthiş bir his olduğuna şahitlik ederim!"
Ali Şeriati
İslamoğlu’nun sitayişle bahsettiği ve öve öve bitiremediği Ali Şeriatî’nin MUHAMMED KİMDİR kitabına bakalım ve “İnsanın eseri o insanın kendisidir” fehvasınca, Şeriatî’yi kendi eserinden tanıyalım.
Ali Şeriatî’nin bu eseri, 1988 Ankara baskılı. Basan Fecr Yayınevi.
Şeriatî İranlı bir şiî. Bizde İranlılara acemler derler. Dilimizdeki
Huzursuzluğun kalp üzerinde oluşturduğu etkiye somatizasyon* denir.
*'Soma' sözcüğü eski Yunan dilinde 'beden' anlamına gelir. 'Somatizasyon' ise en yalın ifadeyle; ruhsal sıkıntı ve gerilimlerin bedene yansımasıdır. Bedende bir sorun olduğu halde, bu sorunun fizyolojik kökeninin olmaması, duygu sal ve psikolojik etkenlerin bedende görülmesi halidir.
Somatizasyonun nedeni, kabul edilmek istenmeyen bir duygunun beden tarafından reddedilmesidir. Rahatsız edici bir duygunun içsel olarak inkarı, bastırılması ya da rasyonalize edilmeye çalışılmasının sonucu olarak ortaya çıkar
Somatizasyona neden olan en belirgin d uygu 'kaygı'dır. Yapılan araştırmalarda bastırılmış öfkenin de somatizasyon gelişiminde rol oynadığı görülmüştür.
Koroner kalp hastalarında öfkeyi bastırmanın görülmesi, duygular ve somatik semptomlar arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır.
‘Nevroz, yani ruhsal sıkıntı hali, hayatın akışına coşkuyla katılamadığımızda sökün eder. Çağıldayıp duran hayata uzaktan, mahzun gözlerle bakıp onu yaşayamadığımızda.’
Kemal Sayar : Yakın zamanda, "Çocukları camiilere sokalım mı, sokmayalım mı?" diye bir tartışma vardı. Çocukları camiilere sokmak lazım. Camiinin havasını teneffüs etmelerine, orada perende atmalarına, oynamalarına izin vermek gerek. Camiinin her köşesini sevmelerine müsaade etmek lazım. O hava ile büyüyen, kabristanın ruhaniyetini hisseden , bir cenaze namazı nasıl kılınır gören bir çocuk , ruh koordinatlarını da belirleyebiliyor . "Ben buraya aitim, bu dünyanın insanıyım ve kalbim burada atıyor, hissiyatıyla büyüyor. Bunun mühim olduğunu düşünüyorum.
Çocuklar iki camii arasında beynamaz kalmış gibi , ne Doğu'ya ne Batı'ya aitler . Küreselleşmenin yarattığı en büyük sıkıntı, ruhsal köksüzlük hissi. Bu hisse maruz kalan hiçbir yere ait olmayan, hiçbir şeyi derinlikli bir şekilde tecrübe edemeyen gençler...
Dolayısıyla kolaylıkla popüler kültürün yemi haline gelebiliyorlar.
Stefan Zweig ın yine ustalığını konuşturduğu bir eser. Olay örgüsü ve ruhsal betimlemeleri dengeli bir şekilde romana yayan ender yazarlardan bana göre. Olay çapkınlık peşinde olan bir adamla kocasının ilgisizliğinden bıkmış bir kadın arasında geçiyor. Tabi ki yaşamak istedikleri ilişki kadının 12 yaşındaki oğlunun gölgesinde kalıyor.
Kitapta aklıma yatmayan tek bir kısım vardı, o da başlarda ilgiye muhtaç saf bir çocuk imajı çizen Edgar’ın sonlara doğru bambaşka bir çocuğa dönüşmesi. Buradaki karakter aktarımında bir sıkıntı vardı.
Genel anlamda kitabı sevdim,
Stefan Zweig kitapları her zaman, okuyup bitirdikten sonra damakta güzel bir tat bırakıyor, yine öyle oldu. Keyifli okumalar…
Yakıcı SırStefan Zweig · Venedik Yayınları · 201842.2k okunma