Daha mutlu, daha az sıkıntılı düşünce biçimlerine sahip in­sanların daha çok hastalıktan muzdarip oldugunu gösteren mükerrer tespitler ortak akla meydan okuyor gibi görünmek­ tedir. Genel kanaat, pozitif duyguların saglıga yardımcı olması gerektigi şeklindedir. Hakiki neşe ve tatmin duygusunun fizik­sel esenligi yükseltmesi dogru olmakla birlikte, ruhsal sıkıntı­ ları duymazdan gelmek için yaratılan "pozitif' haletiruhiyeler hastalıga direnci azaltmaktadır.
psikolojinin tamamı, şimdiye kadar ahlaki önyargılarda ve endişelerde takılıp kalmıştır: derinlere cesaret etmemiştir. psikolojiyi benim kavradığım gibi, güç isteminin morfolojisi ve gelişim öğretisi olarak ele almayı -şimdiye kadar hiç kimse aklından bile geçirmedi: elbette, şimdiye kadar yazılmış olanda, şimdiye kadar susulmuş olanın bir belirtisini görmeye izin olduğu sürece. ahlaki ön yargıların gücü en manevi, görünüşe bakılırsa en soğuk ve en koşulsuz dünyanın derinliklerine kadar nüfuz etmiştir- ve kendiliğinden anlaşıldığı gibi, zarar vererek, ket vurarak, körleştirerek, delirterek. gerçek bir fizyo-psikolojinin işi, bilimsel araştırmacının kalbindeki bilinç dışı direnişlerle mücadele etmektir ve "kalbi" alır karşısına: "iyi" ve "fena" dürtülerinin karşılıklı birbirine bağlılığına dair bir öğreti bile, ince bir ahlak karşıtlığı olarak, hala güçlü ve sağlam bir vicdanda sıkıntı ve bıkkınlık yaratır -tüm iyi dürtülerin fenalardan türetilebilirliğine dair bir öğreti, haydi haydi. eğer ki birisi, yaşam daha da yoğunlaştırılacaksa, nefret, haset, mülkiyet düşkünlüğü, iktidar düşkünlüğü gibi duyguların bile yaşamı belirleyen duygular olarak, yaşamın toplam bütçesinde temel ve özsel olarak mevcut bulunmaları gerektiğini, dolayısıyla bunların daha da yoğunlaştırılmaları gerektiğini kabul ederse, -yargısının bu doğrultuda oluşu bu kişiye ruhsal bir hastalığın verdiği ıstırabı verir.
Reklam
İlişki kendinden vazgeçmeni gerektiriyorsa, karşındakinin ruhsal yaşı 0-3 yaş arasında olabilir. Çünkü sadece o yaş çocukları için kendimizden vazgeçeriz. Aşk duygusuyla gelen bütünlük illüzyonu genellikle 6 ila 18 ay kadar sürer. Sonra taraflar tıpkı anneden ayrışmakta, bireyselleşmekte olan bebekler gibi "ben" demeye başlar, kendilerini gerçekleştirme yoluna koyulurlar tekrar. İnsan ilişki başladıktan iki yıl sonra hâlâ yapışık, iç içe, aynı kökten çıkan bitkiler gibi hep diz dize kalmak istiyorsa, hele ki ötekini bir ebeveyn gibi, dış dünya ile kendisi arasında bir araç ya da tampon gibi hizmetinde tutmak istiyorsa sıkıntı büyüktür. Çünkü bu, ötekine kendi olma hakkı tanımamaktır. Aynı şekilde kendine de bu hakkı tanımamaktır tabii.
Adler psikolojisinde, travma kesinlikle reddedilir. Bu, oldukça yeni ve devrimsel bir noktadır. Hiç şüphesiz, travmayla ilgili Freudyen bakış açısı harikuladedir. Freud, bir kişinin ruhsal yaralarının (travmalarının) onun şimdiki zamandaki mutsuzluğunun nedeni olduğunu öne sürmüştür. Bir insanın hayatını ayrıntılı bir anlatı olarak ele alırsan, kolaylıkla anlaşılan bir etki, güçlü izlenimler yaratan ve son derece cazip olan dramatik bir gelişme hissi söz konusu olur. Ama travma argümanını reddeden Adler, şunu söyler: "Tek başına hiçbir deneyim, başarımızın ya da başarısızlığımızın nedeni değildir. Deneyimlerimizin yarattığı şok sözüm ona travma yüzünden sıkıntı çekmeyiz, bunları amaçlarımıza uyduğu şekilde biz yaratırız." Bizi deneyimlerimiz belirlemez ama bunlara verdiğimiz anlam kendi kendisini belirler.
Gücün 48 Yasası
Gücün 48 yasası 1-Sizin üstünüzde bulunanların kendilerini üstün hissetmelerini sağlayın. Onları memnun etme ve etkileme arzunuzla yeteneklerinizi göstermede çok fazla ileri gitmeyin, yoksa tam tersine neden olursunuz, yani korku ve güvensizlik uyandırırsınız. Ustanızın olduğundan daha parlak görünmesini sağlayın ve gücün doruklarına
Kişiler acılarını inkar ettiğinde kişilikleri yarılır. Ruhsal sıkıntı yaşanan değil yok sayılan acılara dayanır. Toplumlar da böyle bölünür. Acılarında ayrılarak: Kastamonu-Bodrum gibi… Bir toplumu toplum yapan birlikte yas tutmaktır. Acıyı bölenlere geçit vermemek gerekir.
Reklam
Onun cesarete, büyük cesarete ihtiyacı vardır. Ve sana söylemek isterim ki dilenci olman ama canının sıkılmaması, imparator olup canının sıkılmasından çok daha iyidir. Çünkü sıkıntı ruhsal dilenciliktir.
Hiçbir olay bizi tam anlamıyla yıkamaz.
Yaşadığımız her olayın arkasında bizim, yaşama başka türlü bakmamızı sağlayan bir bilgi yatmaktadır.. Eğer olaylara, karşılaştığımız sorunlara bu gözle bakabilseydik herhalde işimiz çok kolaylaşacaktı. Böyle bir bakışla insan, dış dünyanın kendi içerisinde yaratmış olduğu baskıları iç dünyasında büyük bir esneklikle karşılayabiliyor. bu durumda
İstikbâl köklerdedir.
Küreselleşmenin yarattığı en büyük sıkıntı, ruhsal köksüzlük hissi.
Sayfa 230Kitabı okudu
802 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.