Enes Akkuş

Birinin (yıkıntılar için) nöbet tutması gerektir..
Devinim olduğu yerde ışık, ışığın olduğu yerde kaçınılmaz biçimde gölge vardır. Hayat ışıkla mümkünse de hayatın anlamı gölgelerde saklı durur. Zamanın ölü doğmuş çocuklarını görürsünüz karaltıların içinde. Sözcükler, suskunluklar, şarkılar, ağıtlar, yeminler, ihanetler, kahkahalar, gözyaşları, sevinçler, hayal kırıklıkları ve yüzler... En çok da yüzler. Neden söz ettiğimi biliyorsunuz. Bütün aşklar küllenir, bütün babalar ölür, bütün hikayeler biter. Birinin yıkıntıların nöbetini tutması gerekir; işte o yüzden, biri hariç, bütün çocuklar büyür. Gölgesini kaybeden insan, gölgenin kendisine dönüşür.
Sayfa 220 - Alfa KitapKitabı okudu
Reklam
Hafızasını Kaybeden Kocasına..
Kocasına, hiç olmamıs bir maziyi anlatırken aslında inandırmak istediği kişi o değildi. Nermin Hanım bu hayallerde renklenip kat kat açılan uydurma anıların, ziyan olup giden ömründe bir türlü yaşamaya erişemediklerinden başka bir şey olmadığını biliyordu. Salih Bey, bunların hiçbirini hatırlayamayacaktı çünkü anlatılanların neredeyse tamamına yakını zaten hiç olmamıştı. Nermin Hanım, uydurduğu şeyleri o kadar çok hayal etmiş, etrafında benzerlerine rastladıkça öyle yürekten imrenmişti ki bu olmayan geçmişin ağırlığından ancak onu geçmişi olmayan birine satarak kurtulabilecekti. Kocasının iyileşeceğine umudu zayıfladıkça kendini iyileştirme gayreti samimiyetle yükseliyordu.
Sayfa 56 - Mundi KitapKitabı okudu
Bazen de saygıdeğer abilerim ablalarım, dünyası yerle bir olur insanın. Hayat, fazla kafa yormadan idare etmeyi sağlayan bütün anlamlarını yitiriverir. En akıllıca saydığınız fikirlerinizin saçmalığını, en içten duygularınızın yapmacıklığını kavrarsınız. Aslında hiçbir konuda bir fikriniz bulunmadığını, aslında hiç kimseye karşı bir şey hissetmediğinizi ve tüm evrenin de size karşı aynı gaddarca kayıtsızlık içinde olduğunu. Hep gözünüzün önünde durduğu halde o güne dek her nasılsa yok saymayı başardığınız bu gerçeği fark ettiğiniz anda ilahi işleyişi de çözmek üzeresiniz demektir.
Sayfa 119 - Alfa KitapKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Egitim denen şeyi ne zannediyordu ki? Okulda insanın asıl öğrenmesi istenen, anlatılan dersler değil ders anlatılırken susması gerektiğidir.
Sayfa 32 - Alfa KitapKitabı okudu
"Unutulan acılar hayatı yaşanabilir kılmıyor, bilakis onu yaşanan bir hayat olmaktan çıkarıyor. Üzül gitsin."
Sayfa 143 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Unutulan acılar hayatı yaşanabilir kılmıyor, bilakis onu yaşanan bir hayat olmaktan çıkarıyor. Üzül gitsin."
Sayfa 143 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Gerçekler acı...
Uzanır gökyüzüne ellerin Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın Sonra dizilir birbiri ardina gerçekler acı... - ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Sayfa 141 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Zamanla yaşananların tarihteki yeri ve niteliği
Geçmiş, kaybedilmiş bir zaman parçası değildir. Elimizden akıp gitmiş, geriye dönüp baktığımızda hayıflanacağımız bir zaman hiç değildir. Yaşanan her șey, bir yumak, gibi sarılıp toplanarak ardımızdan gelir. Bu yüzden yaşadığımız her an kıymetlidir ve hiçbir şey boşuna değildir. Çünkü tarih ancak yaşananlar üzerinden yazılır ve hiç kimse bir başkasının tarihini kolayca anlatamaz.
Sayfa 215 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Ama insan bir uygunsuzluktan kuşkulandığı zaman, bazen öyle olur ki, eğer zaten o meseleye karışmışsa, farkına varmadan kuşkularını kendinden bile gizlemeye uğraşır.
Sayfa 137 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Yalnız hayallerle beslenen bir arkadaşlık ne kadar kısa sürüyordu. Günlük meselelerin çözülmesinde bir hayalin ne faydası olabilirdi? Zavallı bir ruh, insanı nereye götürebilirdi? İnsanın ihtiyaçlarını nasıl karşılayabilirdi? Her gün karşınıza çıkan canlı, elle tutulur varlıklarla bir ruh nasıl başa çıkabilirdi?
Sayfa 339 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yıllardır kendi haline bırakmıştım hikâyemizi. Onunla barışmıştım artık. Ve geri geldi: birbiri ardına, tüm ayrıntılarıyla; bütünlenmiş, tamamlanmış ve beni artık hüzünlendirmeyen bir hedefe yönelmiş olarak. Ne hüzünlü bir hikâye, diye düşünmüştüm uzun zaman. Şimdi mutlu bir hikâye olduğunu düşündüğüm sanılmasın. Ama artık onun hakkını verdiğimi; ayrıca hüzünlü mü, yoksa mutlu mu olduğunun hiçbir önem taşımadığını düşünüyorum.
Sayfa 188 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Gecikmiş ve harcanmış hayatına kederlendim, hayattaki tüm gecikmelere, tüm harcanmışlıklara kederlendim. Doğru zaman kaçırılmışsa, diye düşündüm, eğer insan bir şeyi kendinden bunca zaman esirgemişse, bir şey ondan bunca zaman esirgenmişse eğer, büyük bir güçle başlasa ve coşkuyla desteklense bile, artık çok geç kalınmış demektir. Yoksa "çok geç" kalınmaz mı hiçbir zaman; yalnızca "geç" mi kalınır ve "geç" olması, her şeye karşın "hiç" olmamasından daha mı iyidir? Bilemiyorum.
Sayfa 163 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Adalet nedir? Yasalarda yazılı olan mı, yoksa toplumun fiilen geçerli sayıp uyduğu mu? Yoksa her şeyin hakça yürüdüğü koşullarda, yasalarda yazılı olup olmadığına bakılmaksızın geçerli sayılması ve uyulması gereken şey midir adalet?
Sayfa 74 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Tarih yazmak, geçmişle şimdiki zaman arasında köprüler kurmak, her iki sahili de gözlemlemek ve her iki kıyıda da etkin olmak demektir.
Sayfa 157 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Ne ki, kaçış yalnızca bir uzaklaşma değil, bir varıştır aynı zamanda.
Sayfa 157 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Resim