“Kitaplar unutmaktan korktuğumuz bir sürü şeyi depoladığımız kapların bir türüydü yalnızca. Hiç sihirli bir tarafları yok. Sihir sadece kitapların söylediklerinde, evrenin parçalarını nasıl dikerek bizim için giysi haline getirdiklerinde.”
"insanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehri yaşanır kılan şey iyi yönleriydi."
"İçimde bir kuşku. Kocaman. İnsanların eline bakmak fena. Her laftan bir mana sezmeye çalışmak. Akıllarından geçeni okumaya çabalamak. Herkesi memnun etmeye çalışmak. Her gün ezilip büzülmek.
''geçecek,'' diyorum. ''moralini bozma, dik dur.''
Ancak bir kere insan kendine inanmıyorsa, faydası olmuyor telkinlerin."
Bak milena, ‘en çok seni seviyorum’ diyorum, ama gerçek sevgi bu değil belki, ‘sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla’ dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki.
Seni bu satırlara gizliyorum. Gün gelip okusan bile bu bana yazılmıştır demeyeceksin aklının ucundan bile geçmeyecek belki... Ama ben biliyor olacağım, seni hem bu satırlara hem de aklımın ücra bir yerine gizledim. Mutlu olup mutlu kalman dileğimle...
Çünkü küçükken insanlar sizi dünyayla her gün yeniden tanıştırmaya isteklidirler. Bir şeyi yanlış anlarsanız, düzeltirler. Boşluk varsa, sizin için doldururlar. Yaşamla ilgili çok fazla şey bilmeniz beklenmez.