İki gül kafesi. Bir şarkı sesi. Denize açılan bir pencerenin sesi. Munis uyumlarla bir araya getirilmiş bir evcilik oyununun en masum ve en kalıcı köşesi. Değil mi ki seni oraya yerleştiren el yok artık. Kal. İstersen sonsuza değin uzan. Hiç fark etmez. Örümcek ağları. Toz birikintisi. Zamanın rengi. Uzamın sesi. Tek şey var. Eşyaya sinen ruhun eksiltisi.
Sayfa 210Kitabı okudu
139 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 günde okudu
Öncelikle bu kitabı okumama vesile olan başta
Burak
Burak
‘a ve bu etkinliği düzenleyen
Gökçe
Gökçe
‘ye çok teşekkür ederim. Güzel bir Ramazan etkinliği oldu. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Esere gelecek olursak... Bir yazar düşünün,bir mütefekkir ömrünü diriliş mücadelesine adayan. Fizik
Samanyolunda Ziyafet
Samanyolunda ZiyafetSezai Karakoç · Diriliş Yayınları · 20233,265 okunma
Reklam
Pinhan satırlarım..
Düşüncelerim sonu olmayan bir kuyu gibi derin, çekiyor içinden en derin yalnızlıklarımı.. Dalıp gidiyorum kendi içime sorgusuzca.. Birbirine düğümlenmiş ağları arasında, yosun tutmuş saklılarım çıkıyor ortaya.. Hislerim yok olmaya başlıyor, yerini sonsuz bir ağırlığa bırakıyor sessizce. Anlıyorum ki, ruh da yorulur.. Hücrelerim en küçük zerreciklerine kadar ayrılmak istiyor bedenimden.. Ruhun kapıları ardında şiddetli fırtınalar kopuyor çünkü..ve çarpıtırıyor tüm dalgalarını acımasızca duvarlarıma. Durulduğu zamanlar da oluyor.. Ama o zaman da durmadan küçük kırıntılara takılıp düşmekten yorulan ruhum, dizlerinde bıcak kesiği gibi küçük ama derin yaralarla dolaşıyor etrafta çaresizce.. Fırtına sonrası esen ılık rüzgarlar arasında bir boşlukta, kendi içimde kendimi yitiriyorum yavaşça..
Mallarımız arttı, keyfimiz azaldı. Daha büyük evlerde ama daha küçük ailelerle yaşıyoruz. Konforumuz arttı ama zamanımız daraldı. Diplomamız bol ama sağduyumuz azaldı. Uzmanlıklar arttı ama sorunlar çoğaldı. İlaçlar çoğaldı ama hastalıklar arttı. Sorumsuzca para harcıyoruz ama az gülüyoruz. Akşam geç yatmıyor ama sabah yorgun
Sezai Karakoç’un “Diriliş Muştusu” kitabından: Peygamberlerin getirdiği "muştu", vahiy muştusu, insanı zamana mahkûm olmaktan kurtaran kutsal haberler kaynağıdır. Kurumayan Tanrı çeşmesidir muştu. Hakikat uygarlığı olan İslam’ın yeniden açan özgürlük çiçeğidir diriliş kültürü. Diriliş kış ortasında bahara hazırlık çağrısıdır.
74 syf.
7/10 puan verdi
·
4 saatte okudu
-sıkıldım-
Dönüşüm; aynı duvarlardan, aynı yüzlerden, aynı yollardan, aynı zamandan hatta aynı saatlerden kurtulmak, dünyayı kanepenin altına sığdırmak ve o dünyayı tanınmamış bir yüzle çerçeveleyip güzelleştirerek gerçek dünyanın duvarına asmak, iyi ve kötü olarak nitelendirilen bütün sıfatları yeniden anlamlandıran bir çöküş veya daha bir insan kalma serüveni, bir çekmece gözüne sığdırılabilme ümidi... Kaçmak, kaçmak daha da kaçmak, en ıssız yerine kaçmak bilinmeyenin. Bu romanı bugün elime aldım. Öyle alelade bir gün. Bilirsiniz işte, aynı saatte uyanmak, kahvaltı yapmak, aynı işleri yapmak belki biraz düşünmek vs... Bugünün dünden tek farkı -o da her gün olduğu gibi- gündüzün biraz daha kısalması. Ama bugün bu roman, aylar sonra bir kez daha odada volta atmama neden oldu. Bir kitap düşünün, farenin bile uğrayamayacağı bir odanın her tarafında insanda her an bir böcek görebileceği hissiyatı uyandıran. Ama yanılıyordum. Çünkü asıl böcek bendim ve asıl kendimi aramalıydım. Çünkü aylardır gündüzlerden kısa kısa aynı günü yaşıyorum. İnsanın saatlerce kendi fotoğrafını izlemesi gibi bir şey bu. Ölesiye donuk ve çirkin bir fotoğraf. Zaten başka türlü anlatamam, taşacak olan bir ruhun bir bedende hapsedilmeye çalışılmasını. İşin en acı tarafı da Samsa'nın ruhu, başkalarının isteklerinin sorumluluğu altında ezilmeyip taşarken benimkinin kaçmayı bir delilik sayması. Bu kadar manevi ağın arasından sıvışıp kaçmak! Bütün sorumlulukları, bütün yakınlıkları, bütün ağları ve bağları koparıp kaçmak! Kaçmak... Kaçmak... Kaçmak...
Dönüşüm
DönüşümFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022221,7bin okunma
Reklam
Aşırı bireycilik, bireyi aşırı takdis etme, yüceltme, toplumsal ağları birey uğruna feda etme modern Batı’nın bir hastalığı âdeta.
Sayfa 116Kitabı okudu
Peyami Safa, Bir Akşamdı romanına, akşamın inmesiyle çekilen ışığın eşyayı da görünmez kıldığını ikaz ederek başlar. Eşyanın görünür kılınmasını sağlayan ışığın yokluğu, eşyanın da yokluğu anlamına gelmektedir. Etkileyici paragraf. “Bir akşamdı… Oda loş… Kafes delikleri mavi… Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu: Levhalar duvarların kararan zeminine batıyorlar, minderler sönüyor, iskemleler dağılıyor ve hepsi buğulanarak şekilsiz bir uçuşta kayboluyorlar. (…) Her şeyi koyu kurşun renkli bir buğu kaplamıştı. Akşam.” İki gül kafesi. Bir şarkı sesi. Denize açılan bir pencerenin işi. Munis uyumlarla bir araya getirilmiş bir evcilik oyununun en masum ve en kalıcı köşesi. Değil mi ki seni oraya yerleştiren el yok artık. Kal. İstersen sonsuza değin uzan. Hiç fark etmez. Örümcek ağları. Toz birikintisi. Zamanın rengi. Uzamın sesi. Tek şey var: Eşyaya sinen ruhun eksiltisi.
Sayfa 210Kitabı okudu
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.