Peyami Safa’ nın insanın derinliklerine ustaca indiği, yaptığı ruh tahlilleri ile her satırında kendimizden, zihnimizden, ruhumuzdan bir parça bulduran 1951 yılında yayımlanan harika eseri... Öyle ki insan okurken içinde hissettiği yalnızlığın tüm dünya üzerinde, bambaşka zamanlarda, bambaşka fikirlerde böylesine benzer hissedilmesine şaşıp kalıyor. Peki Safa neye bağlıyor insanoğlunun içine çöreklenen, kimini intihara dahi sürükleyen bu yalnızlığı? Maddeye sıkı sıkıya bağlanmaya, ruhtan uzaklaşmaya... Ve şu satırları ekliyor: “ Ey insan! Bu kitabı sana ithaf ediyorum. Tarihin hiçbir devrinde kendine bu kadar yabancı, bu kadar hayran ve düşman olmadın. Laboratuvarında aradığın, incelediğin, oyduğun, dibine indiğin, sırrını deştiğin her şey arasında yalnız ruhun yok.” Bazı durumları kadere bu kadar bağlaması kimi fikirlerinin nesnellikten uzaklaşıp maneviyata fazlaca anlam yüklemesine sebep olsa da, her şeye sahip olma arzusuyla yakıp yıkan, bireyselleşen, konfor ve menfaat düşkünü günümüz insanına ruhunu araması yönünde unuttuğu incelikleri aralıyor bu kitap. Ve Simeranya... Ona değinmeden olmaz. Samim’ in hayalini süsleyen, her şeyden farklı, her şeyden uzak, insanın ve toplumun iyiliğine dair her detayın ince ince düşünüldüğü başkalıklar diyarı. Böylesi bir diyarın içinde bir an olsun yaşamak bile güzel hissettirdi. :) Mutlaka okunmalı.