Gerçek şu ki insanın insana duyduğu kalbi yakınlık ve ihtiyaç karşılık bulamazsa , yalnızlığa tahammül kapasiteleri en yüksek kişiler haline dönüşmeleri mümkündür...
Kişi hayat durumunun sorumluluğunu kabul eder ve değişmeye karar verirse, geçmiş hayatındaki enkazın da sorumluluğunu tek başına üstlenmek ve hayatını çok önce de değiştirebileceği gerçeğini kendi kendisine itiraf etmek zorunda kalır.
Kişiler ahlakı ve tutarlılığı önceleyen bireyler olmaktan çıkarak başkaları tarafından beğenilmeyi önceleyen bireylere dönüşür. Ahlaki olarak doğru olanı yapmak yerine, başkalarını cezbederek onların beğenisini kazanmak hayatın temel amacı olur.
Bazı durumları söze dökmenin zorluğunu yaşadığımız anlar vardır. Japonlar, “Bu durum kelimelerle anlatılamayacak kadar önemli!” derler. Veya, “Bunu kelimelere döktüğümde yalan gibi duruyor!” derler.
Ölüm bize nihai çaresizliğimizi ve faniliğimizi hatırlatır. Bu kaçınılmaz sonun farkına varışla zuhur eden endişe, bugün türlü sonsuzluk arayışlarıyla imtinan bulmaya çalışır.