De­lilikte de, deliliğin çeşitli çehreleri olan melankolide ve mania­da, saplantıda ve psikotik dissosiyasyonda da, normallik dün­yasında yitirilmiş olan, sıradışı ve olağanüstü bir duyarlılığın su yüzüne çıktığı nasıl bilmezlikten gelinebilir? Deliliğin acılı ve yürek paralayıcı dünyasında, bizimkinden farklı olmakla bir­likte, bizimkinden daha az yoğun olmayan ve daha az beklenti taşımayan delilik dünyasında, normal hayat tarz ve biçimlerinin kaygı ve korku uyandırdığı da nasıl bilmezlikten gelinebilir? Son olarak, delilikte şiddetin, ayrık ve az rastlanan bir deneyim olduğunu, şiddetin normallikteki yaygınlığıyla kıyaslanınca çok, çok daha seyrek vuku bulduğunu ve ortaya çıktığında da, bunun neredeyse daima bizim saldırganlığımızın ve kabahatli kayıtsızlığımızın tetiğiyle, dürtüsüyle gerçekleştiğini söyleme­mek mümkün müdür?
Sayfa 77
Her depresyon, her melankoli, iç içe giren akıntılar gibidir ve onlara, yalnızlık isteği ve umutsuz bir yalnızlık arayışı eşlik eder. Bu yalnızlık, bizi dikkati dağıtan şeylerden ve rutin dünyasından koparan ve içselliğimizin gayeleri, öznelliğimiz üzerine düşünmeye sevk eden bir yalnızlıktır.
Reklam
Bekliyorsun. Ruhun enerjiyi bir yere akıtarak dirilmek istiyor; olası mı bu? Neye, kime akıtacaksın onu, kimi ortak edeceksin duygularına? Sana, senin eziyetine kim katlanabilir? Yalnızlığı kabul edemedin mi? Dostun kimdi senin? Bekliyorsun, sürekli bekleyişleri art arda ekliyorsun; seni seyrediyorum ve ses etmiyorum çünkü bekleyişin süslü bir imparatorluğu vardır. Umut silinene kadar güçlü bir direnişle dikilirsin tahtında. Sonra düşüş başlar. Başladığın yere dönüş. Kara anaforu bulma isteğiyle delice labirentlerinde acının dört dönmektir dönüş yeniden başlamak üzere düşüşe. Bir ömrün bekleyiş eziyeti içinde kıvranabilmek uğruna başa dönüşün bekleyişi ile geçmesini düşünebiliyor musun? Bu acı arayıştan kim kurtarabilir insanı? Sevgili mi? Dost mu? Kardeş mi? Boş inanç mı? Ülkü mü?
Sayfa 20 - Kanat KitapKitabı okudu
Sadece sonsuzluğa ölüyormuşuz gibi ölmek. Ölmek: Buzun üzerindeki yansıma, belki de, bir görüntünün yokluğunun kıvılcımı... MAURİCE BLANCHOT
Korku ve umut insanlık halinin iki temel taşıdır: Bunlar, birbirleriyle gerilim içinde, sürekli tartışma halinde bulunur.[…] İlki beraberinde sadece umutsuzluk ve ölüm bunalımı getiren bir şeylerin bekleyişidir; ikincisi, gelecek umudu ise, hayatın anlam ufuklarına ve başkalarıyla diyalog kurmaya açıktır. […] …gelecekte umut bulmak bize, korku tarafından emilmiş hayatlarda gerçekleşen kazalara direnme gücü verir ve umudun kaynaklarını aramamıza, onları canlı, kıpır kıpır kılmamıza yardımcı olur. Bu, hiçbirimizin yüzleşmeden edemeyeceği bir meydan okumadır: Aksi takdirde, yaşamanın ve ölmenin anlamı eksilir.
Duygular yalnızlığı severdi. Sıkıntı ne kadar paylaşılmak istense de, ancak insanın kendi içinde erirdi. Her duygunun huzursuzluğu kendi halinde dinginliği bulunca giderdi. Hepsinin kişiye söyleyecekleri vardı. Duygular dile gelemediği zaman huzursuz ederdi. Duygunun sesinin işitilmesi, söylemek istediklerinin anlaşılması için içe dönük bir ruhun yalnızlığı gerekirdi.
Sayfa 41
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.