Beni uzun zamandır bu kadar etkileyen bir şiir kitabı olmadı. Kitaptaki şiirler o kadar derin ve duygu yüklü ki, üzüldüğümde bile gözyaşımı kolay kolay göstermeyen ben bazı dizelerde kendimi gözleri dolmuş halde buldum. Bunu yapmak kolay bir şey değil ve ustalık gerektirir.
Kitabın yazarından bahsetmek istiyorum ilk. Kendisi -
Peyami Safa denilince birçoğumuzun aklına ortaokul ve lise yıllarında okuduğumuz “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” gelir. Bir de dizi filmi çevrilen “Fatih Harbiye” adlı romanı. Onun “Matmazel Noraliya'nın Koltuğu" ve “
Yalnızız” gibi dünya klasikleri arasında yer alabilecek eserleri ise maalesef daha az tanınıyor. Ben onun adının, bu eserlerindeki
İncinme değil bu
Öfke değil
Ah! değil.
Ötesi... çok ötesi.
Tam bir yürek çöküntüsü
Ruhun taşa dönmesi
Aklın büyük yalnızlığı.
İnsana olan inancını yitirme!
''İyiyi kötüden ayırmak külfetini okuyucuya bıraktığım için özür dilerim.'' Bakın bu inceliktir, naifliktir, temizliktir, bir şairin / yazarın ruhunun yansımasıdır.
3 kısım ve 13 öyküden oluşan kitap, Sabahattin Ali'nin bu önsözüyle başlar. ''Zor olan insan olmak değil kii, mesele insan kalabilmekte'' demiştir Sabahattin Ali'nin eserlerini
Güzel sev beni kibar sev usul usul belli etmeden sev gizlice ama anlayarak sev ben olduğum için sev beni tüm bilgin le geçmişinde biriktirdiğin ne varsa ve gelecekte kim olacak. san öyle sev bakarak sev görerek sev duyarak sesimi duya san öylemediklerimi aklımdan geçenleri dokunarak seven dokunulmaz yerlerine içimin bilerek sev kimi sevdiğini beni sevdiğini her an her uykuda ve her bilgide sev yemek yerken kitap okurken işinde arabada en zor anında en kolay halinde sev beni şiddetle sev hırsla sev kıskançlıkla sev yanarak sev kokunla sev her şey çağırsın beni sana öyle sev gelmek için ve hiç gitmemek için tenhada sev uluorta sokaklarda caddelerde insanların bilinçlerinde sev beni sen sen sen sev beni seni sen yapan ne varsa hücrelerin kanın aklın ruhun çocukluğun yediğin tokatla sev beni o gün o tokadı yerken hissettiğin yalnızlıkla sev o yalnızlığı büyüt içinde benim için o günden şimdiye ve bul beni öyle sev korkunla sev beni en derin en derin kimselerin bilmediği kendinin bile gömmeden gizlemeden alenen ve benden saklamayı düşünmeden sev beni insanlar içinde sev beni binler içinde milyonlar içinde hisset orada ve bak ve gör ve öyle sev beni cesur sev beni ya giderse diyerek ve bunu derken sev beni ya o böyle şiddetli sevmiyorsa diye yanarken için ve bu duyguna sarılarak sev beni yüzleşerek sev seni hiç sevmeme ihtimalimle yine de sev...
Cemal Süreya
Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa.
Şems-i Tebrizi
Düzenim bozulur,
Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
STEFAN ZWEİG’IN DOSTOYEVSKİ BİYOGRAFİSİ VE YERALTINDAN NOTLAR
Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar adlı romanı dikkatle incelendiğinde yazarın biyografisi ve eserin kahramanı arasında benzerlikler olduğu görülmektedir. Dostoyevski, eserin girişinde yaptığı açıklamada notların tamamen hayal mahsulü olduğunu söyler. Ancak ona göre toplumda
Orhan Veli şiirinde çocuksu masumiyeti,denizi,İstanbul’u,karidesi,ıstakozu, bir tutam yalnızlığı ve insanın bu yalnızlıktan beslenip yaşama ve insana daha güçlü sarılışını görüyor insan. O hiçbir akıma tam anlamıyla oturmayacak derecede çizgisiz bir şair. Denizden,balıklardan ve martılardan aldığı ilhamı insan dimağına o kadar tatlı nakşeder ki insan yalnızlığıyla yeniden kendi düşsel dünyasını yaratır. Bu yaratım o kadar can alıcıdır ki yaşamın devinimini birey iliklerine kadar hisseder. Yeniden çocukluğunuza dönmek için Orhan Veli sizi bekliyor,bir kitapçı kadar yakın.
eskiler alıyorum
alıp yıldız yapıyorum
musiki ruhun gıdasıdır
musikiye bayılıyorum
şiir yazıyorum
şiir yazıp eskiler alıyorum
eskiler verip musikiler alıyorum
bir de rakı şişesinde balık olsam
Bütün ŞiirleriOrhan Veli Kanık · Yapı Kredi Yayınları · 202423,8bin okunma