İnsan olmanın dayanılmaz hafifliği.
Ben insanım kızarım, sevinirim, hata yaparım, nefret ederim, yürürüm, yalan söylerim, mutlu hissederim, boşlukda hissederim... bunlar benim kanımda kodumda olan şeyler, bunlarla birlikte insanım. Kitap bana bunları tekrar hatırlattı.
Düşüş kitabını bitirdiğimde bunu hissetim. Rahatladım.
Tanrı olmaya calışma, yıpratma kendini, neysen osun Rümeysa dedim kendime.
Kitapdaki karekterimiz toplum ahlakına göre tam bir örnek kişilik (bunları tek tek saymıycam tahmin edebilirsiniz zaten). Onun kendini fark edişini, itiraflarını okuyoruz. Yani olaylar yaşanırken değil de, karakter yaşanan olayları başkasına anlatırken...
Okurken çok keyif aldım. Tavsiye de ederim! :)
Son olarak bir iki gün önce yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum.
Düştüm.
Evet kelimenin tam anlamıyla, düştüm. Bu yaz bir bisiklet edindim kendime. Sürmeyi biliyordum ama bisikletim yoktu. Neyse, ben sürüyorum işte yolda dönerken bir şekilde bisikletle birlikte yere yapıştım (birak kaba bir tabir oldu ama öyle). Sonra kalktım felan... Dizimi yaralamışım. Bu dizimi yaralama olayı beni şaşırttı, şaşırttı kadar keyif de verdi. Sonra böyle ufak bir olayın beni bu kadar etkilemesine şaşırdım. Şimdi sadete geliyorum.
Ben düşüp dizimi yara edince tekrar çocuk oldum. Ben kendimi yaralıycak risklere girmekten nasıl da korkuyormuşum, kaçıyormuşum onu fark- itiraf ettim. Şimdi o korku kabuğumu yırtınca nasıl mutlu oldum.
Şimdi diyorum ki, iyiki düşmüşüm.
Tekrar çocuk oldum.