Emre Yıldırım

Emre Yıldırım
@runneremre
Avukat
Eskişehir
19 okur puanı
Eylül 2022 tarihinde katıldı
“Bizdeki güzel kadınların hepsinde gördüğüm, güzelliğini sanki kendi yaptığı bir şeymiş gibi mağrurca ileri sürmek de hiç yoktu onda, şımartılma, sürekli övülme isteği de…”
Reklam
“Şimdi çok pişmanım,” dedi babam. “Ona yeterince iltifat etmediğim, ne kadar tatlı, ne kadar hoş ve değerli biri olduğunu binlerce kere söylemediğim için çok pişmanım.”
Onun İstanbul’da bir yerde yaşadığını, gazeteleri açıp benim seyrettiğim televizyon programını seyrettiğini hayal edip onu hiç görmemek beni çok üzüyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ama onun soluk alış verişini, kaşlarını çatışını, öğle sıcağında yumuşak teninin hafif hafif terleyişini, kalabalıkta başörtülü kadınlar arasında sıkıştıkça, canı sıkıldıkça alt dudağının sol yanını ön dişleriyle hafifçe ısırışını ve incecik gövdesinin yükünü bir bacağından ötekine verişini olduğum yerden yalnızca görmüyor, içimde hissediyordum da.
Bir insanın, başka fırsatları olmasına rağmen onları reddedip sürekli aynı kişiyle sevişmek istemesine, bu mutluluk verici duyguya “aşk” denirdi.
Reklam
Aslında kimse onu yaşarken hayatının en mutlu anını yaşadığını bilmez.
Hıçkırıkları uğradığı haksızlığa öfkelenen bir çocuğun hırçın sesine dönüştü. “Sana aşık oldum. Sana çok fena aşık oldum!” Sesi hem suçlayıcıydı, hem de beklenmedik ölçüde şefkatli.
İnsanın aklının sevgili ya da sevgili adayıyla sürekli meşgul olması aşkın en önemli belirtisiyse, Füsun’a aşık olmak üzereydim.
Onun için aşk, bir insanın uğruna bütün hayatını verebileceği, her şeyi göze alabileceği şeydi, evet. Ama hayatta bir kere olurdu ancak.
Yıllar sonra, ona neden bu kadar çok aşıkolduğumu anlamaya çalışırken, yalnız sevişmelerimizi değil, seviştiğimiz odayı, çevreyi, sıradan şeyleri de hatırlamaya çalışırdım.
Reklam
“Bana yalan söylemeni isterdim aslında… çünkü insan ancak kaybetmekten çok korktuğu bir şey için yalan söyler.”
Meraktan acı çeker gibi gözüken yüzündeki “lütfen doğru söyle” diyen şefkatli ifadenin yerinde, “lütfen yalan söyle ve beni üzme!” diye yalvaran bir bakış belirdi.
Çok mutluydum. Ama bu, aklımın ölçerek anladığı bir mutluluk değil, tenimin yaşayarak tanıdığı ve daha sonra sıradan hayatın içinde, bir telefon açarken ensemde, acele acele merdivenleri çıkarken kuyruk sokumumda ya da dört hafta sonra nişanlanmayı kurduğum Sibel ile Taksim'de bir lokantada yemek seçerken göğsümün ucunda hissederek hatırladığım bir şeydi.
Ona aşık olabilir miydim? Derin bir mutluluk hissediyor ve endişeleniyordum. Bu mutluluğu ciddiye almanın tehlikeleriyle hafife almanın bayalığı arasında ruhumun şıkışabileceğini, kafamın karışıklığından çıkarıyordum.
Öpüşürken önce onu öpüyordum, sonra hatıralarımdaki onu öpüyordum.
328 öğeden 46 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.