Hayal mi gerçek?
Gerçek mi hayal?
İkisi de mi gerçek?
İkisi de mi hayal? . . .
Hem gerçeği hem hayali muallakta bırakan bir obsesif şüphenin romanı:
Puslu Kıtalar Atlası
Eflâtunî bir girdap içinde büyük daireler çize çize derinlere doğru efsunlanmış ve yarı-anestezik bir halde duhul ederken birden son sayfaya gelmemle birlikte geceyarısının bir kör
Bu , Rus Cariye Aleksandra ile Cafer'in ilk sırriydi. Daha pek çok sırları olacaktı. Bu sırların karşılığında bir de Kara Cafer'in haremde korkulan bir itibarı ve bir köşeye koyduğu küçük bir dünyalığı.
Ramazan ayı başlarken hac yolculuğunu konu edindiğini arka kapağından öğrenip, bir kitap sitesinden ucuza edindiğim (5 al 20tl öde) eseri, muhafazakar takipçilerimin isteği ve huşu ile okudum. Tarihi roman furyasına kapılmış giderken, 2021 basım seçkime dahil etmemin mükafatını da, hem #orhanpamuk gibi yazarlarla karşılaştırma olanağı hem de
Timur devrine geçmeden önce Timur'dan önceki durumdan bahsetmiş yazar. Ben de burada birazcık o karışık döneme maksat bilgi aktarımı olsun diye değinmek isterim. Cengiz Han'dan sonra devletin başına Ögedey geçiyor ve onun kardeşi Çağatay'a ise belli başlı yerler veriliyor. Çağatay müslümanlığa iyi bir niyetle bakan kişi değildir.
1887 yılında Rojhılat’ın Urmiye kentinde dünyaya gelen Smayîl Axayê ŞikakÎ (Simkoyê Şikakî), 21 Temmuz 1930’da Rojhılat’ın Şino kentinde dönemin İran Şahı Rıza Şah’ın talimatıyla kurulan pusuda şehit edildi.
Şikak aşireti lideri Muhammed ağanın oğlu olan Simko, ağabeyi Cafer’in İran tarafından Tebriz kentinde öldürülmesinin ardından aşiretin
“Uzun zaman önce, insanın güvenebileceği tek kişinin kendisi olduğunu öğrenmiş olmasına rağmen, nedense onun farklı olduğunu düşünmüş, aralarında bir bağ olduğuna inanmıştı.”
“Bizim geleceğe ait tek umudumuz, bir insanın başka bir ten rengine sahip olmasının ya da başka bir dili konuşmasının, onu bizim düşmanımız yapmayacağını çocuklarımıza öğretebilmek.”