....
Ermeni Soykırımı Hakkında Tarihle Alakasız Düşünceler...
Adettendir, soykırımsporluyum ama soykırımı değil, soykırımı tartışmayı tartışacağım. Yazının kalanını okurken, beni soykırımı reddeden bir adet Yusuf Halaçoğlu olarak canlandırın, bir şey değişmeyecek.
1915 yılında Dünyanın bir köşesinde yaşananların teknik olarak soykırım tanımına
Muhammed bir sözünde, “Bir kimse, Müslüman olan bir köleyi azat ederse, Allah o azat edilenin her organına karşı azat edenin organını cehennemden kurtaracak. Hatta azat edilen kölenin cinsel organına karşı azat edenin cinsel organını da azat edecek” diyor. Burada iki ciddi yanlış karşımıza çıkıyor.
Biri, Müslüman bir köleyi azat ederse
Stendhal, ölümsüz eseri "Kızıl ve Kara"ya başlamadan önce kaleme aldığı pralogueda "Bu çağ her isteyenin her şey olabileceği bir çağdır." der. Standhal'e gelinceye değin edebiyatın her şeyleşen yahut her şey haline gelecek olan karakteri, tragedyalar çağında söz konusu her şeyleşmeyi ya tanrılaşarak yahut da hayvanlaşarak
“Uzun zaman önce, insanın güvenebileceği tek kişinin kendisi olduğunu öğrenmiş olmasına rağmen, nedense onun farklı olduğunu düşünmüş, aralarında bir bağ olduğuna inanmıştı.”
“Bizim geleceğe ait tek umudumuz, bir insanın başka bir ten rengine sahip olmasının ya da başka bir dili konuşmasının, onu bizim düşmanımız yapmayacağını çocuklarımıza öğretebilmek.”
Bugüne kadar adını saklayan en eski Türk ulusu Kırgızlardır. Çinliler, Kırgızları türlü adlarla anarlardı. «Kien‐kuen» (Kien‐kun ) . Kie‐khu (Ki‐ko = Khit‐kut) , Hia‐kia‐sze ( Hakas = Kie‐kia‐sze ) , daha sonra Moğollar çağında da Ki‐li‐ki‐sze derlerdi. Yunancada da Menandre Protector'da Kherkhis adım buluyoruz. Bu söz en eski Çin
Hayal mi gerçek?
Gerçek mi hayal?
İkisi de mi gerçek?
İkisi de mi hayal? . . .
Hem gerçeği hem hayali muallakta bırakan bir obsesif şüphenin romanı:
Puslu Kıtalar Atlası
Eflâtunî bir girdap içinde büyük daireler çize çize derinlere doğru efsunlanmış ve yarı-anestezik bir halde duhul ederken birden son sayfaya gelmemle birlikte geceyarısının bir kör
Sultan Abdülhamid Han-ı Sânî, Sultan Hamid olarak da bilinir. Sultan Abdülmecid ile Çerkes asıllı cariye Tîrimüjgân Kadınefendi'nin (öl. 1853) oğludur. Padişahlığının 1878-1908 arasındaki otuz yılı “İstibdat Devri” olarak anılır. Bu dönemde, dış sorunların ağırlığı gerekçesiyle baskıcı bir yönetim sürdürmüştür. (...)
Amcası Abdülaziz'in
Dünya barışı için bütün politikacıları öl*ürün. Halklar birbirleriyle anlaşır zaten. Dünya barışı için bütün politikacıları öl*ürün. Halklar birbirleriyle anlaşır zaten. Dünya barışı için bütün politikacıları öl*ürün. Halklar birbirleriyle anlaşır zaten.
Rus CariyeKate Furnivall · Pegasus Yayınları · 201092 okunma