"Hangi gerçek, hangi yalan karşılar bizi?" diyerek söze başlayacağım bir Sadık Hidayet hikayesinden bahsedeceğim size.
Karanlık hikayeleri seviyorum. Soyutsal pembe tablolar çizen kitaplardan öte, saf gerçeklikte can acıtan hikayeler her zaman ilgimi çekmiştir.
Kitap acı hikayesi olarak başladığını ilk cümlesinden belli ediyor ve sonuna kadar sizi ilgiyle bu durumun içine itina ile sokuyor. Hikayemiz yoğun bir ortam tasviriyle başlıyor, gerçeklikle düş arasında gidip geliyorsunuz. Bir aşkın, tek gözden başka şekilde gözükmesi gibi bir durumun tasviri ile karşı karşıyayız. Çok zor bir kurgunun içinden başarı ile çıkabilmiş Hidayet, zaten bu özelliği ile İran klasikleri arasında yer aldırabilmiş hikayesini.
Karakterimizin düşünceleri ve yaşadıkları, çok sesin tek vücutta vuku bulmuş hali gibi. Takip etmek bir yandan zorlaşırken sonuna doğru kurgunun bağlanması ile her şey daha da netleşiyor.
Tavsiyem ara vermeden tek günde bitirmeniz, yoksa tekrar tekrar başa dönmeniz gerekebilir, bir pazar günü 2-3 saatiniz varsa o gün başlayıp bitirmeniz en güzel seçim olacaktır.
YKY Yayınları, Çeviriye laf söylemek imkansız, zira Behçet Necatigil imzası taşıyor.