Hisli bir yanım var, hatta hislerimi oldukça yoğun yaşarım; merhamet, hüzün, acı...
Belki de o sebeple şiir iyi geliyor bana, sanki duygularım harflere bürünmüş.
Nurullah Genç şiirlerinde bir çok insanın sevda şiirini de duyuyorum. Barış Manço'nun Gülpembe'si, Abdurrahim Karakoç'un Mihriban'ı, Ahmet Arif'in 20 yıl beklediği...
Yani taş ustası sevdasını gizlese ne olacak, onun aşkını güneş itirâf ediyor. (Niğde kalesi-Alaaddin Camii hikayesi)
Şairin de kelimeleri itiraf olarak yeter.
Şiirde her duyguyu buluyorum ben. En çok özlemi, en çok hüznü; tıpkı dediği gibi:
"Acıyla dalgalanan sularda, özlemi çoğaltan bir gemidir yüreğim."
.
Tıpkı arap şairin: ان تحم عيني ان تراك جعلت قلبي منزلك
"Şayet gözlerimi sana bakmamdan engellersen, kalbimi senin evin yaparım" dediği gibi...
Tıpkı, Aşık Veysel'in duruşu gibi...
Tıpkı Nurullah Genç'in Rüveyda dediği gibi...
"Sular köpürmemeliydi Rüveyda, Kırılmamalıydı ıslak dalları hasret servilerinin"