Merhaba arkadaşlar! Bugün size #efsel adlı eserin incelemesi ile geldim.
“Efsel”, Feruz isimli anlatıcının Diyarbakır’da geçen içsel ve duygusal yolculuğunu anlatan, edebi ve şiirsel bir dille
Bugün sizi ilk sayfasından kendine çekecek, kısa ama derin, ilker bozdag 'ın kaleminden çıkan bir eser ile geldim.
Kitabımız 1999 Ağustos'un başlarında geçmektedir. İki farklı anda, rüya
Merhaba sevgili kitap kurtları bugün sizlere roman tarzında yazılmış bir kitapla geldim
Bir rüya ile başlıyor her şey. Sonrasında kahramanımızın Cahit Sıtkı Tarancı ile sohbetine konuk oluyoruz. Aşk üzerine konuşulan bu sohbette çok güzel şeyler öğreniyoruz.
Kahramanımız sevdiği kızdan bahsediyor. Onu ne zaman gördüğünden, onunla neler yaşadığından. Efsel sormasa kahramanımızın adının Feruz olduğunu öğrenemeyeceğiz.
Diyarbakır'da yaşanan bu aşk hikayesinde hem güzel anlatan şahit oluyor hem de Diyarbakır'ın tarihi yerlerini geziyoruz Feruz'la. 1999 Marmara Depremi ile de konuyu bağlıyor yazarımız.
Aşkın, acının, felsefenin, tarihin, ahiretin konuşulduğu bu kitap öyle yalın bir dille kaleme alınmış ki bir solukta bitti. Sonuna dair bir tahminim vardı elbet ama böyle biteceğini düşünmemiştim. Etkilenerek okuduğun bu kitabı sizlere de tavsiye ederim.
Yazarımızın kalemine sağlık
Bir havuz kenarında yan yana oturmuşuz;
Bu su bizim gölgemiz,biziz şeffaf ve temiz.
Su sesine uyarak bir şarkı tutturmuşuz,
Açılan güller gibi suda gönüllerimiz.
Ne vakitten beridir burada oturmuşuz?
Dünden, hatta bugünden bile yok haberimiz.
Yaşamanın en güzel noktasında durmuşuz,
Bir huzur ahengine dalmış gönüllerimiz.
Uyanabilir miyiz sanki böyle rüyadan?
Asırlar kadar uzun,müphem ve tatlı bir an,
Biz o kadar sarhoşuz, o kadar sarhoşuz biz!
İşte gözlerimizde bu suyun derinliği,
İçimizdedir işte bu suyun serinliği;
Biz o kadar, o kadar birbirimiziniz.
Cahit Sıtkı Tarancı
Bu akşam ölebilirim, rüzgâr, güneş, sağnak
Kalbimi, kemiklerimi etti mi tarumar,
Her şey bitti demektir; ne rüya, ne uyanmak!
Aralarında olamayacağım yıldızlar!