Bu kavrayışın öne fırlamasıyla ortaya çıkan bir ikinci şey, çevremdeki her şeyin aniden canlılık kazanmasıdır. Aşağı doğru yürüdüğüm o sokaktaki evlerin, normalde anında unutmayı tercih edeceğim yeşilin çirkin bir tonuna boyanmış olduğunu anımsayabiliyorum. Bu deneyimin canlılığı sayesinde tüm çevremin renkleri keskinleşti ve bunlar yaşantımın içine girdi; bu çirkin yeşil hala belleğimde duruyor. Kavrayışın çıkageldiği an dünyayı sarmalayan özel bir yarı saydamlık vardı. Ve görüşüm özel bir nitelikle donanmıştı. Bunun bilinçdışı yaşantının bilince yaptığı hamleye eşlik ettiğine inanıyorum. Deneyimin bizi bunca ürkütüşünün nedenlerinden biri de bu: Dünya, hem içsel, hem de dışsal olarak ansal büyüleyiciliği olan bir yoğunlukla yüklenir. Vecd dediğimizin bir yüzü bu bilinçdışı yaşantının bilinçle bütünleşmesi: Kurgudaki bir bütünlük değil, dinamik, dolayımsız bir kaynaşma.
Vurgulamak istediğim, kavrayışımı rüya görüyormuş gibi, kendim ve dünyayı da mat ve bulutsu yaşamadığım. Yaygın bir yanlış anlama, kişinin böylesi bir kavrayışı yaşarken, algının donuk kaldiğıdır. Algının gerçekte daha da keskin olduğuna inanıyorum. Evet bu kavrayışın bir çehresi benlik ve dünyanın kaleidoskopik bir hal aldığı bir rüyayı andırabilir; diğer çehresi ise keskinleşmiş bir algı, bir dirilik, çevremizdeki şeylerle ilişkimizdeki bir yarı-saydamlıktır. Dünya diri ve unutulmaz bir hale gelir. Bu yüzden bilinçdışı boyutlardan gelen bir hamle duyumsal yaşantının artışını da içinde barındırır.
Sayfa 81 - Yaratıcılık ve Bilinçdışı