Platon (Eflatun) gibi isimlerin daha çok siyasi olan ütopyaları gelir. Ancak birçok türü olan ütopya da sanırım okuyucuyu en heyecanlandıranı bilim kurgu da sayılabilecek türüdür. Distopik bir eser olan
Aynı yerde aynı saatte alıştığım yüzler var. Onlar beni bilmez ama ben hepsini çok iyi tanırım. Öyle yakından tanırım ki, onlar gülünce ben de gülerim, somurtunca da silerim hemen yüzümden neşeyi. O kadar yakından tanırım işte.
Bakmayın yalnız olduğuma, aslında candan dostlarım var benim de. Şu kaldırımlar, şu binalar, şu ağaçlar.. Hatta
İkinci yapıcısı Lala Paşa'dır. 70 günde bu kaleyi tamamlar. Cephanesi ve bütün mühimmatlarını hazır eder. Kalenin içi imar edilirken asker taifesinden ve Ümmet-i Muhammed'in salihlerinden, Kur'ân-ı Kerîm hafızı bir zat salih bir rüya görür. Rüyasını hemen Lala Mustafa Paşa'ya anlatır:
Paşam, rüyamda yaşlı bir zat gördüm. Bana Ebü’l Hasan-ı Harakanî derler, benim makamım buradadır. Alâmet ve nişanımı istersen, ayağımın ucunda derin bir kuyu vardır, onu kazıp görebilirsin, diye haber verdi.
Ebü’l-Hasan-ı Ebü'l-Hasan-ı Harakanî Hazretleri’nin (k.s.) haber verdiği rüvayı, o salih kimse, kumandanı Lala Mustafa Paşa'ya bildirmesi üzerine yüzlerce işçi, rüyada tarif edilen kuyuyu kazar.
Kuyunun içinde dört köşe bir somaki mermer çıkar. O kırmızı taşı tevhid ve dualarla açarlar. Başı üzerinde mermere kazılı, "Menem şehid-i sa'îd Harekânî" yani “Kutlu şehid Harakanî. İşte o benim!" diye güzel hatlı bir yazı bulurlar.
Orada bulunan gaziler, Şehid Ebü'l-Hasan-ı Harakanî Hazretleri'nin (k.s.) mübarek vücudunun taptaze olduğunu görürler. Ayrıca pazusundan yaralandığı yere sarılan mendil ve üzerindeki yün hırkasının da çürümediğine, sağ tarafındaki yarasından kırmızı kan aktığına şahit olurlar. Bütün Müslüman gaziler, bu hâli görünce tevhid ve dualarla mübarek kabri büyük bir hürmet ile kapatırlar.