Bir adam vardı;kolay sevmeyen,kalbini herkese kolayca açmayan,tertemiz duygularla seven,karşılık bulduğunda mutlu olan,uzak durması gerektiğinde duran,gittiğinde de susan... O, kalbinde birini taşımaya razıydı ama sen aynı cesareti gösteremeyip,o kalbe yük olmayı seçtin. Şimdi “ne yapayım?” diyorsun. Ama aslında ne yapacağını en başından beri biliyordun;sadece imkansızlıklarla bürünmüş bir girdapta,elimden tutmayı beceremedin.Rüya dedin ya;halbuki o elden tutmak isteyipte hevesleri kursaklarında kalanlar,adamın rüyasına girip,”senin sevgini hak edenlere karşı sevgini ver” demeleri bile zaten her şeyi anlatmıyor mu?
Bu, yüreğiyle sevenlerin hikayesidir,imtihanıdır: Sevip de dokunamamak, özleyip de sarılamamak… İşte sen bu imtihanda çabuk pes ettin,çabuk yıldın,kazanamadın…Belki de gerçek aşk budur.Bazen kavuşmak için değil, bir kalpte sonsuza kadar yaşamak için seversin.
Eğer kader yollarımızı ayırdıysa, ona inat, sevgiyi kalbimizde taşımamız gerekmiyor muydu?. Belki dünya bize bir arada olma fırsatı vermez, ama aşk, zamanın ve mekânın ötesindedir. Ve bazen, en büyük kavuşma, hiç ayrılmadığınızı fark ettiğinizde olur.
Ve belki bir gün,yıllar sonra,başka hayatların içinde,başka sokaklarda yürürken,rüzgâr sana benim adımı fısıldayacak.Belki bir şarkı,bir koku,bir an, seni ansızın benim gözlerime götürecek.İşte o zaman,her şeyin üstünden geçip gelen o tanıdık sızıyla anlayacaksın… Bazı aşklar, kavuşamasa da hiç bitmez.Bunu anlamak için,sevmek lazım,hissetmek lazım,samimiyet lazım,cesaret lazım,yürek lazım azizim…Vesselam.