Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
''Uçurtmalar rüzgar sayesinde değil,rüzgara karşı durdukları için dimdik yükselirler.'' Osmanlı Cumhuriyeti filminden..
"Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil, rüzgara karşı koydukları için uçarlar."
Reklam
Bazen bosluga adim attigini hisseder insan, dusmekten korkar cakilip kalir oldugu yere. Sonsuzluk onu icine cekmeye calisirken, o inadina son bir umitle tutunacak bir dal arar ya kendine. Gozlerini yumar, kulaklarini kapatir ve ciglikla karsi koyar onu sonsuzluga surukleyen ruzgara. O an hersey silinir beyninden. Ölüvermek ister oracikta. Titrer yuregi; ama asla anlayamaz o, korkudan mi yoksa yalnizliktan mi? Emel G.
Bir Nedeni Yok Yalnızca Öptüm Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. Bekledim. Beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata
Peşinde avaz çığlık bir çocuk sürüsü, deliler gibi koşan, yetişkin bir erkek. Ama umurumda bile değil. Yüzümü kamçılayan rüzgâra karşı, dudaklanmda Pençer Vadisi kadar geniş bir tebessüm, koştum. Koştum.
Reklam
Artık ölmüş olan Jim Croce'nun o akıllıca sözlerini anımsayın: "Süpermenin pelerinini çekiştiremezsiniz, rüzgâra karşı tüküremezsiniz, o eski Maskeli Süvari'nin maskesini çıkaramazsınız."
Madde aleminin dört temeli nefslerimizin dört derecesidir. Bütün kötülüklerin kaynağı nefs-i emmaremiz ateşe, yaptığımız kötülüklerden sonra kendimizi kınayan nefs-i levvame havaya, iyi ile kötüyü ayırmamızı sağlayan nefs-i mutmainnemiz toprağa benzer. Nefsin hangi surette sana hükmetmeye kalkarsa, o suretin eşiti olan unsuru bedenine tatbik et. Nefsin günah olanı işleme arzusundaysa elini ateşe değdir; dayanabiliyorsan o günahı da işle. Kendini kınamak istersen havaya ve rüzgara karşı oturup düşün. Kötülükten iyiliğe geçmek için suyla arın ve abdest al. Bütün kötülüklerden arındığın vakit bedenin toprak olmaya hazırdır. Çünkü ancak varlığımızı toprak ettiğimiz vakit manamızın hakikatine erebiliriz.
Uçurtmalar rüzgar sayesinde uçmazlar. Rüzgara karşı durdukları için uçarlar." (Osmanlı Cumhuriyeti
328 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
İçinizde lunaparkları seven var mı ? Eğer seviyorsanız bilirsiniz o oyuncakların hep sizi daha çok mutlu eden bi hareketi vardır . Bindiğiniz andan beri hep o anın gelmesini o mutluluğu yaşamayı beklersiniz . Ben en çok gondolu severim mesela . Kocaman bir salıncak gibi gelir bana o . Salıncaklarını sevdiğimi söylemeye bilmem gerek var mı ? Kitabı okurken baştan sona hissettiğim buydu aslında . Kocaman bi gondol . Sizi tam rüzgarla buluşturur mutluluktan ölmek gibi bi his . Sonra aşağı inmeniz gerekir . Ama bilirsiniz rüzgara tekrar kavuşacaksınız . Tam rüzgar bitti dediğiniz anda tekrar sizi rüzgarla buluşturan bir kitap . Uzun zamandır okuduğum kitaplar içinde gerçekten sonu ne olacak aceba diye merakla beklediğim bir kitap . Belki de Murat'da tanıdığım pek çok insanın izlerini gördüğümden , belki de Emel'in uçarı tavırlarına bende aşık olduğumdan bilemiyorum . Aslında baksanız sıradan bi aşk kitabı gibi gelebilir ama bence öyle değildi . İçinize işleyen bir tarafı var . Her çocuğun lunaparka karşı ayrı bir sempatisi olması gibi buradaki herkesin kitaplara sempatisi çok fazla ama tıpkı salıncağa ve rüzgara aşık değilseniz benim gibi gondoldan zevk alamayacağınız gibi bu kitabı da sevmeye bilirsiniz .. Sevmenizi umarım .
Yaz
YazKürşat Başar · Everest Yayınları · 20141,617 okunma
Reklam
(...) Yarın ayran bile içemezsin. O, bardağı on kuruşa olan ayran. Yani bir kaşık yoğurtla bir bardak suyu karıştırıp da on kuruşa satan adamın namussuz olduğunu bile bile elinden içtiğin enayicesine bütün şehir insanlarının gözü önünde yapılan hırsızlığı, dolandırıcılığı bile bile... Değiştir mesleğini be! Dur ayrancının önünde sabahları. Yap bir güğüm ayran evde. Koy o herifin önüne kaldırıma. İki kuruştan ayran sat, sat da herif gözünü oysun. Seni parayla fukaralar tutup dövdürsün. Daha olmazsa öldürtsün. Kestane sat bir çıkmaz sokağın başında. çürüklerini ayır ayır, sokağa at yine üç yüzden okut. Korkma ziyan etmezsin. Ama başına bela musallat olurmuş; aldırma, koru kendini. Seni tanıyan kimse senden kestane almazmış; senin gözünün önünde, giderler çürüklerini inadına başkasından alırlar da senden almazlarmış. Varsın almasınlar. Bütün şehirle dost değilsin a! Sen başla bir defa işe, Bir haftaya kalmaz, şapkası delik, gözleri uçuk, rüzgara karşı içi yünsüz bir adamcağıza çürüklerini, pişmemişlerini dayayacaksın. Bunu yapacaksın. Yapmazsan hayatından, kestanecilikten hiçbir şey anlamayacaksın. Manav çırağını, bakkal oğlunu, tüccar katibini, gazeteci yazarını böyle yetiştiriyor. Bu şehir böyleyken, bu böyle sürüp gidecek.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.