Tüyün zehirli yeşil Tüyün alevle şişirilmiş şahdamar Bağdat’tan yığınlar çıkıyor Tarihimizden gönderilişimiz yakın Toprağımızdan-dönüşü olmayan düşümüzden
Ne gözyaşların ikramı ne şarkıların, nehirde Kayıklar söyler aşkımı.
Reklam
Kimsesizliğin öldürür şimdi, kimsesizliğimi Kimsesizliğin sevindirir şimdi, dağılırım Kimsesizliğin ölür şimdi, başka telaşla Kimsesizliğin ölür şimdi, tuhaflaşır yalan
Çığlık kısılır İşte o yankıyan sarı, onda ölüm barınır
Bütün yara O bizim yüzümüzde açan gün.
Reklam
Uzaklaştığımızda, döneriz Ömrümüzde Olmayan boşluğa?
Ölümden sonra Yok, kesilmedi çığlık, benim çığlığım hala...
Bu nedir? Kendi vatanımda ve kendi toprağımda Vatansız yaşıyorum Zamansız yaşıyorum
Yürüyorum yarını görüyorum Yürüyorum varamıyorum
Reklam
Eğer ruhunu, bende tekrarlarsa ölüm suskunluğunu boğar Uyuturum ben onda uyurum.
Üç Palmiye
Arap ülkesinin ıssız bir çölünde Gururla yükselmedeydi üç palmiye. Aralarındaki kıraç topraktan şırıldayarak Fışkırıyordu serin sularıyla bir kaynak Yeşil yapraklardan bir örtü korumaktaydı kaynağı Güneşin yakıcı ışınlarına ve tozuyan kumlara karşı. Uzun yıllar geçip gitti böylece Uğramadan oralara hiç kimse. Hararetten kavrulmuş bağrıyla
açılsın omuzlar açılsın kollar Dudaklar imrensin. Yapraklar öpsün! Rüzgarda dalga dalga saçını Güller, karanfiller, leylaklar öpsün.
Hayat bu Geçmez dediğin zamanlar Bir bakmışsın geçip gitmiş. Dinmez dediğin acılar Kabuk bağlamış Sızısı kalmış. Gitmez dedikleriklerin Rüzgarda savrulan yapraklar gibi Uçup gitmiş Hayat bu ya, Ayrılamam dediklerinle Kavuşmak rüyalara kalmış.
"Elindeki çay bardağını bırakıp ablasına döndü, oynadıkları lades oyununu hatırladı birden biraz etkilenmişti doğrusu, kazanacağindan çok eminken ablası kazanmıştı,her zaman ne olacağını kestiremeyiz diye düşündü lades oynarken Kendi hayatını bağışlamak maddeside olsaydı çoğu insan zamanından önce ölürdü diye düşüdu.Durdu birden nereden
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.